Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı İlker Kuruöz: “Dijital dönüşümün ilk fazında süreçlerini dijitalleştirerek verimlilik kazanan bankacılık sektörü, bugün üretken yapay zeka, otonom ajanlar ve DeFi–YZ entegrasyonuyla, uygulamalardan akıllı akışlara geçiyor.”
İlker Kuruöz, iş hayatına 1994 yılında ABD’de başladı. 1997–2006 yılları arasında Garanti BBVA Teknoloji’de Uygulama Geliştirme Bölüm Müdürü olarak görev aldıktan sonra, Accenture danışmanlık şirketine katılarak Teknoloji Danışmanlığı Grup Yöneticisi olarak çalıştı.
2006–2016 yılları arasında Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş.’de sırasıyla Teknik Çözümler Bölüm Müdürü, Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı, Teknoloji Grubundan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı ve kısa bir dönem vekâleten Genel Müdürlük pozisyonlarını üstlendi.
2016–2018 yılları arasında Doğuş Grubu’nda Teknolojiden Sorumlu Başkan ve Doğuş Teknoloji Genel Müdürü olarak görev yaptı.
14 Mart 2018 itibarıyla Garanti BBVA’da Mühendislik Hizmetleri ve Veri’den sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak göreve başlayan Kuruöz, aynı zamanda Garanti BBVA Ödeme Sistemleri, Garanti Yatırım Menkul Kıymetler A.Ş., Garanti Kültür, Garanti BBVA Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı, Garanti BBVA Finansal Teknolojiler A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi; Öğretmen Akademisi Vakfı Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapıyor. Ayrıca Türkiye Bilişim Vakfı ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi.
Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü lisans ve yüksek lisans mezunu olan İlker Kuruöz, bankacılık ve işletmecilik alanlarında 32 yıllık iş tecrübesiyle kariyerine devam ediyor.
Bankacılığın yeni fazını “teknolojiyle değil, zekayla dönüşüm” olarak tanımlayan İlker Kuruöz ile Garanti BBVA’nın “süper banker” vizyonuna ve teknolojiyi stratejik zeka katmanına dönüştüren yeni yaklaşımına dair tüm detaylar konuştuk…
Bankacılık sektöründe dijital dönüşüm artık olgun bir aşamada. Sizce şu anda sektörü dönüştüren “ikinci dalga” hangi teknolojilerle geliyor?
Dijital dönüşümün ilk fazında bankalar, temel süreçlerini dijital ortama taşıyarak büyük bir verimlilik sıçraması yakaladı. Ancak bugün yeni bir eşiğe geldik. Bu ikinci dalgayı şekillendiren unsurlar; üretken yapay zeka, otonom ajan teknolojileri ve DeFi–YZ entegrasyonu. Artık “uygulamalar” değil, akıllı akışlar konuşuluyor. Klasik, işlem temelli bankacılık modeli yerini; müşterinin davranışını gerçek zamanlı analiz eden, onun ihtiyacını henüz dile getirmeden fark eden sistemlere bırakıyor. Yapay zeka bu dönüşümde yalnızca bir teknoloji aracı değil, iş modellerini yeniden tanımlayan bir güç.
Garanti BBVA olarak bu gücü hem teknoloji hem insan boyutuyla sahipleniyoruz. Yüksek işlem gücüne sahip GPU altyapımızı kurduk; BBVA Grubu’nun OpenAI iş birliğiyle üretken yapay zekayı kurum genelinde devreye aldık. Sonuçta yalnızca dijital bir banka değil, teknolojiyi stratejik zeka katmanına dönüştüren bir organizasyon inşa ediyoruz.
Açık bankacılık ve yapay zeka sonrası dönemde CIO olarak öncelikleriniz nasıl değişti? Hangi yeni alanlar artık “stratejik zorunluluk” haline geldi?
CIO rolü artık altyapı çalıştırmakla sınırlı değil; iş modeli dönüşümünü yöneten stratejik bir liderlik haline geldi. Bu dönemde üç temel önceliğimiz var: Birincisi, veri ve altyapı hakimiyeti. Açık bankacılıkla birlikte finansal ekosistemin sınırları kalktı. Bankacılığın büyük kısmı artık binlerce API çağrısı üzerinden çalışıyor. Bu nedenle veriyi güvenli, gerçek zamanlı ve ölçeklenebilir biçimde yönetmek yalnızca teknik bir gereklilik değil, varlık sebebi. İkincisi ise yapay zeka entegrasyonu ve iş modeli inovasyonu. YZ artık bir pilot değil, işin çekirdeği. CIO olarak görevim sadece doğru teknolojiyi seçmek yerine; hangi süreçlerin yapay zeka ile dönüştürüleceğini ve bu dönüşümün yeni gelir modellerine nasıl yansıyacağını belirlemek. Üçüncüsü de ekosistemleşme ve açık iş birlikleri. Fintech’lerle, dijital platformlarla ve API ekonomisiyle iç içe bir yapıdayız. Soru artık “entegrasyon yapıyor muyuz” değil, “ne kadar hızlı ve değer odaklı entegreyiz” sorusu. Bu dönüşüm teknoloji mimarisinin ötesinde, insanı da yeniden konumlandırıyor; çünkü etik, veri güvenliği ve yetenek dönüşümü artık CIO gündeminin ayrılmaz parçaları.

Garanti BBVA’nın teknoloji organizasyonunda son dönemde hangi dönüşümler dikkat çekiyor? Yatırımların odak noktası nerede?
2024 sonunda kurduğumuz Analytics Transformation birimi, ileri analitik ile iş analitiğini birleştirerek veriyle dönüşümün hızını artırdı. Organizasyon yapımızda artık teknik liderlik, yöneticilik kadar stratejik bir pozisyon. Yatırımlarımızın en hızlı büyüyen alanı ise açık ara yapay zeka altyapısı. Türkiye’nin en güçlü GPU kümelerinden birini devreye aldık. BBVA Grubu’nun ChatGPT Enterprise ve GitHub Copilot lisanslarını yaygınlaştırarak yazılım geliştirme ve otomasyonu hızlandırdık. Böylece üretken yapay zekayı hem müşteri etkileşimlerinde hem de iç süreçlerde aktif biçimde kullanıyoruz. Bu, sadece bir teknoloji yatırımı değil; kurumsal zeka kapasitemizi artıran bir dönüşüm.
Yapay zeka projelerine güven yüksek, ancak hayata geçirilme oranı hâlâ düşük. Sizce bu yavaşlığın temel nedeni ne?
Gerçek engel teknoloji değil; insan ve kültür. Yapay zeka projelerinin başarısı, dört unsurun aynı anda ilerlemesine bağlı: Veri hazırlığı, etik çerçeve, model risk yönetimi ve organizasyonel dönüşüm. Biz bu dörtlüyü sistematik hale getirdik. AB Yapay Zeka Yasası’nı referans alarak yönetişim politikalarımızı netleştirdik; modellerin üretime alınmadan önce etik testlerden geçtiği bir denetim sistemi kurduk. Bizim için modelin sadece doğru sonuç vermesi değil, neden o sonuca ulaştığının da açıklanabilir olması güvenin temelini oluşturuyor. Ayrıca çalışanlarımızın “YZ ile birlikte çalışma” becerilerini güçlendiren kapsamlı eğitim programları yürütüyoruz. Çünkü teknolojinin kaderini belirleyen şey, teknolojinin kendisi değil; onu benimseyen kültürün dönüşüm hızı.
Fintech’ler ve teknoloji tedarikçileriyle ilişkileriniz nasıl bir çerçevede ilerliyor? Entegrasyon mu, birlikte inovasyon mu ön planda?
Biz fintech’leri rekabet unsuru değil, ekosistemin hızlandırıcıları olarak görüyoruz. Bu nedenle hem entegrasyon hem de birlikte inovasyon odaklı hibrit bir model benimsedik. Açık bankacılık API’leriyle girişimlerin Garanti BBVA altyapısına bağlanmasını kolaylaştırıyoruz; aynı zamanda onların yeniliklerini müşteriye çok daha hızlı ulaştırıyoruz.
Bu yaklaşımın en somut örneği, dolandırıcılıkla mücadele alanında geliştirdiğimiz Aracı Hesap Risk Skorlaması Modeli. Yapay zeka tabanlı bu model, dolandırıcılık riskini gerçek zamanlı analiz ediyor ve hem banka hem müşteri güvenliğini güçlendiriyor. Bu çözüm, Datos Impact Awards’ta “En İyi Finans Kurumu İnovasyonu” ödülünü kazandı. Bu da birlikte inovasyonun somut bir çıktısı.
Teknoloji maliyetleri artarken “IT bir maliyet merkezi mi, yoksa değer yaratan merkez mi?” tartışması sürüyor. Siz bu dönüşümü nasıl tanımlıyorsunuz?
Bizim için teknoloji artık bir gider kalemi değil, doğrudan değer üreten bir alan. 2025 Eylül ayı itibarıyla sadece yapay zeka projeleriyle 116 milyon euro ek gelir ve 3 milyon euro tasarruf sağladık. Örneğin dijital asistanımız UGİ, yıl içinde 60 milyonun üzerinde etkileşim gerçekleştirdi ve çağrı merkezine gelen aramaların yüzde 30’unun nedenini proaktif olarak tahmin edebildi. CIO’lara önerim; teknolojiyi P&L’e doğrudan bağlayan ölçüm sistemleri kurmak ve her çeyrekte “hızlı kazanım portföyünü” güncellemek. Böylece IT; maliyet değil, ölçülebilir bir değer üretim mekanizması haline geliyor.
Türkiye’de finansal teknolojilerin geleceğinde nasıl bir evrim bekliyorsunuz? Garanti BBVA bu geleceğe nasıl hazırlanıyor?
Türkiye finansal teknolojilerde hızlı bir olgunlaşma dönemine giriyor. Yakın gelecekte açık bankacılık, dijital cüzdanlar, biyometrik ödeme sistemleri ve YZ destekli DeFi entegrasyonları öne çıkacak. Biz bu dönüşüme hem altyapı hem kültür olarak hazırız. Bugün 17 milyondan fazla dijital müşterimiz, 5 milyar mobil girişimiz ve 700’ü aşkın aktif yapay zeka modelimiz var. Biyometrik kredi kartı gibi yeniliklerle güvenliği kullanıcı deneyimiyle birleştiriyoruz. Uzun vadede vizyonumuz, üretken yapay zeka ve ajan tabanlı sistemlerle “süper banker” modelini hayata geçirmek ve her müşteriye onu en iyi tanıyan, her an yanında olan dijital bir yol arkadaşı sunmak.

