Ford Otosan CDO’su Hayriye Karadeniz: “Her şirket birer teknoloji şirketine dönüşmeli!”

Bu özel röportajda, Karadeniz’in Ford Otosan’daki başarı hikayesini, dijital dönüşüm projelerini ve liderlik vizyonunu detaylarıyla dinleme fırsatı bulduk.

Hayriye Karadeniz, Türkiye’nin en değerli ve deneyimli kadın teknoloji liderlerinden… Öyle ki röportajımızın yayına hazırlandığı süreçte, Ford Otosan CDO’su olarak gösterdiği başarılı liderlik ve vizyoner yaklaşımının bir nişanesi olarak Hayriye Karadeniz’in  Koç Holding A.Ş. Bilgi Teknolojileri Koordinatörü görevine terfi ettiğini büyük bir gururla paylaşıyoruz. Bu önemli gelişme, kendisinin teknoloji ve dijital dönüşüm alanındaki etkisini bir kez daha ortaya koyarken, Koç Holding’in de güçlü teknoloji stratejisine liderlik edeceği yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor. Bu özel röportajda ise Karadeniz’in Ford Otosan’daki başarı hikayesini, dijital dönüşüm projelerini ve liderlik vizyonunu detaylarıyla dinleme fırsatı bulduk…

Türkiye’nin ilk kadın CDO’su

“Problem çözmeye meraklı bir çocuk olarak, çevremdeki kız çocuklarının o zamanlar daha az kurduğu bir meslek hayalim vardı; mühendis olmak. Çocukken kurduğum bu hayali, 1995 yılında İstanbul Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden mezun olarak gerçekleştirdim. 1994 yılında uzun dönem stajyeri olarak başlayan Ford Otosan’daki çalışma hayatımda 30. yılı tamamladım.” sözleriyle röportajımıza başladığımız Hayriye Karadeniz, Ford Otosan’daki iş hayatının başlangıcından itibaren bilgi teknolojileriyle ilgili birçok farklı görev ve sorumluluk üstlendi. Bunlar arasında 2011-2012 dönemindeki Kargo İş Süreçleri Müdürlüğü, 2012 yılında Bilgi Teknolojileri Direktörlüğü gibi görevler yer aldı. 2016 yılında ise mevcut görevinin yanında Ford Otosan’ın dijital dönüşümünden sorumlu olmak üzere Türkiye’nin ilk kadın CDO’su (Chief Digital Officer) unvanına sahip oldu ve Ford Otosan’daki yolculuğu Dijital Ürünler ve Servisler Lideri olarak devam etti. Ayrıca 2013 yılından itibaren, Koç Topluluğu’nda Dijital Dönüşüm, Kurumsal ve Çevik Koç takımlarında yer aldı.

Türkiye’de gelişmekte olan yeni teknolojik çalışmalara destek vermek ve bizzat dahil olmak adına Blockchain Türkiye, Türkiye Yapay Zekâ platformlarında (AITR) ve Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi’nde (TRAI) Danışma Kurulu Üyesi görevlerini üstlenen Karadeniz, kadınların teknoloji alanında uzmanlaşmasını, güçlenmesini ve kariyer yapmasını hedefleyen WTech – Teknolojide Kadın Derneği’nin de Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve kurumsal üyeleri arasında yer alıyor. Aynı zamanda kadınların yönetim kurullarında daha fazla yer alması için eğitim, mentorluk, etkileşim sağlayan ve sürekli öğrenme yolculuğuna değer katan Yönetim Kurulunda Kadın Derneği 6. dönem mentisi…

Otomotiv sektörünün dijital dönüşüm sürecinde, karşılaşılan teknik ve kültürel zorluklar sizce neler? Sektörün dijitalleşme yolculuğunda bir sonraki aşamasında neler var?

Dijital dönüşüm yolculuğunda yapılacak en önemli ve ilk yanlışın, sürece salt bir teknoloji/IT projesi gözüyle bakılması olduğunu düşünüyorum. Dönüşüm ihtiyacının hiçbir zaman bitmeyeceği inancıyla, değişen önceliklere göre kaynaklarını, iş süreçlerini revize edebilen, yaşayan bir mekanizma oluşturulmazsa süreç hiç de kolay olmayacaktır. Dönüşümün herkes tarafından içselleştirilmesi de zorlukların aşılması bakımından önemli.

Şunu vurgulamalıyız: Bu dönüşümün yarattığı fırsat alanları, yaratacağı zorlukların çok ötesinde. Örneğin artık sensör ve ağ teknolojilerinin entegre kullanılması sayesinde her nesnenin izlenebildiği ve diğer nesnelerle iletişim kurabildiği bir evredeyiz. Akıllı fabrikalar ve tedarikçilerden müşteriye kadar uzanan değer zinciri üzerindeki tüm paydaşlar birbirleriyle bağlanıyor. Üç boyutlu simülasyonlar ve sanal modeller makine kurulumunu ve kullanımını kolaylaştırıyor, ürün kalitesini artırıyor. Verilerin gerçek zamanlı takibi sayesinde henüz oluşmadan arızaların önüne geçilebiliyor. Müşterilerden elde edilen verilerin analiz edilmesi ile hiper kişiselleştirilmiş müşteri deneyimi sağlanıyor.

İşte bu yüzden her şirket birer teknoloji şirketine dönüşmeli. Ford Otosan’da biz, dijitalleşmeyi yöneten, uygulayan ve iş birimlerinden oluşan bir yönetişim takımıyla bu yolculukta ilerliyoruz.

Yol haritamız beş temel basamaktan oluşuyor: Üretim süreçleri, lojistik, tedarik, bayiler ve çalışanlar. Müşteri ve bayiden tedarik zincirine, ürün geliştirmeden üretime ve çalışanlara kadar tüm süreçlerin uçtan uca kolektif bir akılla birbirine bağlı bir şekilde çalışmasını hayal ediyoruz. Projelerimizi de bu vizyon doğrultusunda tasarlıyoruz. Özetle bahsetmem gerekirse:

  • Üretim geliştirmede standart işlerin büyük bölümünü sanal robotlara devrettik. Tedarik zincirinde kamyon üretimimizde sıfır stok sistemini devreye aldık. Artık tedarik planlaması bir sistem tarafından otomatik yapılıyor. Şu anda üretimdeki duruşlardan kalite problemlerine kadar birçok raporu gerçek zamanlı görebileceğimiz bir sistem üzerinde çalışıyoruz.
  • Müşteri deneyimimizi mükemmelleştirmek adına, bayilerimizin önümüzdeki ay ne satacaklarını makine öğrenmesi algoritmalarıyla hesaplıyoruz, böylece sipariş/gerçek satış arasındaki farkı minimize ediyoruz. Benzer şekilde yedek parça fiyatlandırma, arıza tahminleme gibi kritik modelleri yaygınlaştırma çalışmalarımız devam ediyor. 

Özetle geleceği öngörerek tüm değer zincirimizle yarının dünyasına bugünden hazırlanıyoruz.

Otomotiv endüstrisinde yazılımın öneminin artmasıyla birlikte Ford Otosan’ın organizasyon yapısı nasıl bir dönüşüm geçirdi?

Yapay zekânın üretim süreçlerine entegrasyonu ve etkin olarak kullanılmaya başlanması, sadece teknolojik bir hamle değil; operasyonel alanı temelden etkileyen bir oyun değiştirici. Yapay zekâ; veriye dayalı iç görülerin, tahmine dayalı analitiğin ve iş birliğine dayalı teknolojilerin üretimi yeniden tanımlamak için bir araya geldiği bir dönemi başlattı.  

Sektörde artan rekabet, sektördeki oyuncuların sadece ürün kalitesi ve maliyet etkinliği değil, aynı zamanda inovasyon ve müşteri deneyimi açısından da üstünlük sağlamak zorunda olduğunu ortaya koyuyor.

Bugün dünyanın önde gelen teknoloji şirketleri otomotive odaklanmış durumda, her geçen gün yatırımlarını daha da artırıyor. Akıllı mobilite, bağlanabilirlik gibi kavramların hayatımızı iyiden iyiye nüfuz etmesiyle bu ilginin giderek arttığını gözlemliyoruz. Çünkü otomotivde terabaytlar seviyesinde müthiş bir ‘veri’ var. Tüm teknoloji şirketleri bizim topladığımız ve toplayacağımız veriye odaklanmış durumda. Bu verilerden değişen müşteri beklentilerini, geleceğin nasıl şekilleneceğini öngörmek mümkün.

Araçlar için en yeni yazılımları geliştirmek noktasında da yoğun bir rekabet var. Otomotiv şirketleri araçlardaki yazılım sistemlerini sürekli olarak güncelliyor ve geliştiriyor. Buna sadece bilgi-eğlence ve navigasyon değil, aynı zamanda kritik güvenlik özellikleri, otonom sürüş yetenekleri ve kablosuz güncellemeler de dahil. Müşterilere en son özellikleri ve iyileştirmeleri sunmak için yazılım geliştirmenin ön saflarında yer almak çok önemli. Otomotiv şirketleri birer birer teknoloji şirketine dönüşürken, geleneksel teknoloji şirketleri ve startup’lar da otomotiv sektörüne giriyor. Bu eğilim, teknoloji ve otomotiv şirketleri arasındaki çizgileri bulanıklaştırarak yeni iş birliklerine ve ortaklıklara yol açıyor.

Biz Ford Otosan olarak bu perspektiften bakınca, yeni mobilite ve akıllı üretim ortamında başarılı olmak için şirketlerin benzeri görülmemiş bir hızda değişiklik yapmaları ve yeni iş modellerini benimsemeleri gerektiğini görüyoruz. Teknolojiyi kopyalayıp tüketen değil, öncülük ederek onu daha ileri taşıyan, dünyaya ihraç eden yapıların birbirini besleyeceğine inanıyoruz. Bu bakış açısıyla, 2019’da Türkiye otomotiv sektörünün ilk girişim sermayesi şirketi Driventure’ı hayata geçirdik. Driventure ile akıllı hareketlilik, elektrifikasyon, bağlantılı ve otonom araç teknolojileri, Endüstri 4.0, otomotivde müşteri deneyimi ve sürdürülebilirlik odak alanlarını merkeze aldık. Girişim havuzunu her geçen gün büyüten Driventure; sadece 2024 yılında 750’nin üzerinde start-up ile temas ederek 30’un üzerinde iş birliği kurdu. Girişimcilik ekosisteminde elbette önceliğimiz yenilikçi projeleri ve yetenekleri ekonomiye kazandırmak. Bu bakış açısıyla teknolojik ve inovatif çözümleri destekleyerek artı değer yaratmayı amaçlıyoruz. Geldiğimiz noktada hem oyunu kuruyoruz hem de oyunculara alan açıyoruz diyebiliriz.

Yapay zekâ ve makine öğrenimi algoritmalarının kullanıldığı projelerden aldığınız en çarpıcı sonuçlar neler oldu?

Yapay zekâ, makine üzerindeki sensörlerden gelen verileri analiz ederek ekipmanın ne zaman arızalanabileceğini tahmin edebiliyor ve proaktif bakıma olanak tanıyor. Bu sayede, plansız duruş süreleri en aza iniyor ve makinelerin en yüksek verimlilikte çalışmasını sağlıyor. Örneğin; Ford Otosan’da elektrik motorlarında kestirimci bakım çözümünü kullanıyoruz. Böylece üretim arızalarını 6-8 saat, hatta kimi durumlarda günler öncesinden tahmin edebiliyoruz.  

Bilgisayar görüşü ve makine öğrenimi ile desteklenen yapay zekâ tabanlı denetim sistemleri, kusurları hızla tespit edip ele alarak kalite kontrolünü geliştirmemize olanak veriyor. Bu da üretim hattından yalnızca yüksek kaliteli ürünlerin geçmesini sağlayarak israfı azaltıyor ve genel verimliliği artırıyor. Yapay zekâ destekli kalite kontrolünün, belirli sektörlerde üretim verimini %30’dan fazla artırdığı biliniyor. Gölcük Fabrikamızda bu alanda önemli  sonuçlara ulaştık. 141 robotumuzun motorlarından toplanan verileri kullandık; sahadaki personelin görsel denetim ve manuel müdahaleyle gerçekleştirdiği işleri, yapay zekâ ve otomasyona devrettik. Bu yaklaşımla 2022 yılında yaklaşık 1072 güne eşdeğer bir yıllık işgücü verimliliği kazandık. Dijital ve verimlilikte öncü yaklaşımlarla yeniden tasarladığımız Yeniköy Fabrikamız da anlık veri ve yapay zekâ desteği ile uçtan uca yönetiliyor. Veriye dayalı optimizasyon ve üretim planlaması sayesinde fabrikamızın talep, arz ve süreç sapmalarındaki değişiklikler için kendini optimize etmesini sağlıyoruz. Türkiye’deki ve Ford Otosan’daki ilklerden biri olarak Yeniköy’de gerçek zamanlı veri akışını gösteren dev bir dijital ekranımız var. Üretim sürecinden montaj ve üretim hatlarına dek tüm fabrikayı kapsayan veri akışını tek bir ekranda görüyoruz. Veriye dayalı kararları almamızı kolaylaştıran bu sistemle, verimlilik ve üretkenliği bir adım ileri taşıyoruz.

Bu noktada Ford Otosan çatısı altında geliştirdiğimiz bir projeden örnek vermek isterim:

  • FLEXIndustries. Bu, enerji yoğun endüstriler için en uygun verimlilik önlemlerini destekleyen ve AB tarafından finanse edilen bir Horizon projesi. Enerji maliyetleri ve malzeme kullanılabilirliği gibi temel kararlara ilişkin yararlı bilgileri tahmin etmek için yapay zekâ algoritmaları geliştiriyoruz. Bu projeyle toplam enerji maliyetinde %3,8 ve CO2 salınımında 3.058 t eşdeğeri azalma, yenilenebilir enerjinin kullanımında %400 artış gibi hedeflerimiz var.
  • Yapay zekânın kusursuz entegrasyonu, verimlilik ve sürdürülebilirlik için üretimin farklı yönlerini optimize ederken etkisi, ortak çalışılan bir alanda insanlarla yan yana etkileşime giren cobot’larla birleştiği iş birlikçi alana kadar uzanıyor. Bu ittifak insan-makine iş birliğinin üretim ortamında yeniden tanımlanma biçiminde bir değişikliği getiriyor. Cobot’lar, tekrarlayan veya fiziksel olarak zorlayıcı görevleri üstlenerek insanlarla iş birliği yapmak üzere tasarlanmıştır. Yapay zekâ, Cobot’ların değişen koşullara uyum sağlamalarına izin vererek yeteneklerini geliştiriyor ve onları daha çok yönlü hale getiriyor. İnsan ve cobot kombinasyonuyla gerçekleştirilen görevlerin, yalnızca insanlar veya robotlar tarafından yapılana göre %50’ye kadar daha hızlı tamamlanabildiğini biliyoruz.

Çeşitli görevler için cobot’ların yeniden programlaması önemli bir esneklik ve adaptasyon avantajı sağlıyor. Bu gerçek zamanlı uyarlanabilirlik, değişen üretim gereksinimlerine verimli ve hızlı ayarlamalar yapılmasını sağlar ve böylece genel operasyonel çevikliği artırıyor. Yapay zekâ tarafından kolaylaştırılan insan-cobot ortaklığının muazzam bir potansiyeli var. Operasyonel verimlilik artışı dışında üretimde yeni bir esneklik, uyarlanabilirlik ve güvenlik çağını da beraberinde getiriyor. Bu sinerji, şirketleri inovasyonun ön saflarında konumlandırıyor.

Dijital ikiz ve simülasyon teknolojilerinin üretim süreçlerine entegrasyonu hakkında nasıl bir strateji izliyorsunuz?

Ford Otosan olarak, tüm fabrikayı içindeki tüm ekipmanlarıyla birbirine bağlayan, bir “Dijital Mükemmellik Merkezi” platformu üzerinde çalışıyoruz.

Dijital dönüşüm ve yapay zekâ uygulamalarındaki öncülüğümüzü, yeniden tasarladığımız Yeniköy Fabrikamızda bir adım ileri taşıdık. “Lighthouse: Öncü Fabrika” temellerine göre kurulan Yeniköy, anlık veri ve yapay zekâ desteği ile uçtan uca yönetiliyor. Bu da onu son derece akıllı, esnek ve yüksek verimlilikte bir tesis yapıyor. Fabrikamızdaki endüstriyel ekipmanlardan veri topluyor ve bunları Nesnelerin İnterneti ile birbirine bağlıyoruz. Gelişmiş robotik, makine görüşü ve yapay zekâ uygulamaları, uçtan uca dijital bağlantı ve simülasyon modellerine dayalı operasyonların dijital ikizlerini kullanıyoruz. Yeniköy’de ayrıca gerçek zamanlı veri akışını gösteren bir dijital ekranımız var. Tüm fabrikayı kapsayan veri akışını tek bir ekranda görüntülememizi sağlıyor.  

Atölyelerdeki tüm makinelere erişim sağlayarak ekipmanın üretim, kalite, bakım ve iş güvenliği ile ilgili verilere ulaşabiliyoruz. Sistemleri dinamik bir şekilde yönetebiliyoruz, bu sayede işimizde esneklik kazanıyoruz. Bu Endüstri 4.0 uygulaması aynı zamanda maliyet avantajı, otomasyon, atık yönetimi, elektrik ve su tasarrufu gibi avantajlar da sağlıyor. Bugüne dek, 1 milyon üzerinde metrekareye yaygın tesisimizi dijital ortama taşıdık. Gölcük Fabrikamızdaki 300 bin sensörden veri alıyoruz. Bu IoT platformu aslında tüm fabrikanın izlenebilir, bağlı, akıllı hale gelmesi ve fabrikanın bu yeni öğrenmelerle bir sürü kararı kendinin verebiliyor olması anlamına geliyor. Fabrikamızın dijital ikizi dediğimiz bu yapı ile sayısız senaryo ile simülasyon oluşturmak ve gelecek öngörüsü yapmak mümkün. Bu uygulamalarımız sayesinde Kocaeli Fabrikamız 2019’da Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) Global Lighthouse Network listesine giren dünyadaki 4 otomotiv fabrikasından biri ve tek Ford fabrikası olduk.

Çapraz işlevli ekiplerle çalışırken veri bütünlüğü ve süreç uyumu nasıl sağlanıyor?

Ford Otosan olarak, dijitalleşen dünyada ve bağlı hale gelen üretim süreçlerinde başarıyı sürdürebilmek için güçlü bir iletişim kültürü, iş birliği ve doğru bilgi paylaşımına büyük önem veriyoruz. Bu dönüşümde, çalışanlarımızın ihtiyaç duyduğu beceri ve yetkinlikleri geliştirmek amacıyla Ford Otosan Veri ve  Yazılım Akademileri’ni hayata geçirdik. Akademi sayesinde çalışanlarımıza veri analizi, veri bilimi, low code yazılım geliştirme, siber güvenlik gibi kritik alanlarda eğitimler sunarak dijital dönüşümle uyumlarını artırıyoruz.

Aynı zamanda farklı departmanlar arasında koordinasyonu sağlamak, ekipler arasındaki iletişimi güçlendirmek ve süreçlerin daha tutarlı bir şekilde işlemesini sağlamak adına şeffaf iletişim araçları ve dijital platformlardan faydalanıyoruz. Bu yaklaşımla yalnızca süreçlerin uyumunu sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda çalışanlarımızın dijital dönüşümün avantajlarından maksimum fayda sağlamasını destekliyoruz. Birlikte öğrenme, birlikte uygulama ve birlikte geliştirme kültürünü benimseyerek güçlü bir ekip ruhu oluşturuyoruz ve bu doğrultuda çalışanlarımıza gerekli destekleri sunarak yenilikçi bir geleceğe hazırlanıyoruz.

CIO’lar bu dönemde ciddi bir bütçe baskısı ile karşı karşıyalar. Teknoloji bütçelerinde nasıl bir dönüşüm bekliyorsunuz?

Günümüzün dinamik iş dünyasında CIO’lar, teknolojik dönüşümün hızla ilerleyen talepleriyle birlikte ciddi bir bütçe baskısıyla karşı karşıya kalıyorlar. Teknoloji yatırımlarının sürdürülebilirliği, rekabet avantajı sağlama ve uzun vadeli başarı için kritik bir unsur olsa da, mevcut ekonomik koşullar ve belirsizlikler şirketlerin stratejik planlamalarını daha dikkatli ve hassas bir şekilde yapmaya yönlendiriyor. Teknolojideki hızlı ilerlemeler, değişen pazar dinamikleri ve artan müşteri beklentileri ışığında yatırımların akıllıca yönetilmesi ve önceliklendirilmesi büyük önem taşıyor.

Ford Otosan olarak bizler de bu zorlu koşullar altında teknoloji yatırımlarımızı titizlikle planlıyoruz. Stratejilerimizi oluştururken ihtiyaçlara odaklanıyor, dijitalleşme yolculuğunda uzun vadeli hedeflerimizi göz önünde bulundurarak gerçekçi, sürdürülebilir ve etkili projelere odaklanıyoruz. Teknolojik altyapımızı güçlendirmek ve dijital dönüşümün sağladığı fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek adına önceliklerimizi belirleyip, operasyonel esneklik ve verimliliği artıracak çözümleri hayata geçiriyoruz. Teknoloji bütçelerinde dönüşüm, yalnızca yatırımların artırılması değil, aynı zamanda stratejik düşünce, süreç yönetimi ve önceliklendirme yoluyla daha akıllı ve çevik bir yaklaşımı benimsemek anlamına geliyor.

İK tarafına değinecek olursak, yetenek bulmak giderek zorlaşıyor mu? IT ve teknoloji ekiplerinde hangi yetenekleri ön planda tutuyorsunuz?

Evet, yetenek bulma konusunda her geçen gün artan bir rekabetle karşılaşıyoruz. Özellikle IT ve teknoloji ekiplerinde, talep gören yetenekler hızla değişiyor ve bu alanlardaki yetenek açığını doldurmak daha da zor hale geliyor. Dijital dönüşüm, işletmelerin yetenek stratejilerini yeniden şekillendirmesini gerektiriyor ve bu süreçte yetenek gelişimine yatırım yapmak kritik bir öneme sahip.

Ford Otosan olarak, bu zorluğun üstesinden gelmek için proaktif bir yaklaşım benimsiyoruz. Dijital dönüşüm yolculuğumuzun merkezine “Yetenek Geliştirme”yi koyarak, ekibimizin sürekli öğrenme kültürünü benimsemesini sağlıyoruz. Özellikle veri analizi, yapay zekâ, siber güvenlik ve yazılım geliştirme gibi alanlarda yetkinlik kazanmak için yoğun eğitim programları ve gelişim fırsatları sunuyoruz.

Teknoloji odaklı yeteneklerin gelişimini desteklemek amacıyla 700 “Veri Vatandaşı” yetiştirdik. Bu çalışanlarımız, farklı departmanlardan veri analizi ve yorumlama becerileriyle donatılarak, veri odaklı karar verme kültürünü iş süreçlerimize entegre ediyor. Böylece, hem iş sonuçlarımızı iyileştiriyor hem de çalışanlarımızın kariyer yolculuklarını zenginleştiriyoruz.

Bilgi ve deneyim paylaşımını artırmak adına, farklı lokasyonlarda “Hub”lar ve “Uydu”lar oluşturduk. Bu merkezler sayesinde, ekiplerimiz arasında iş birliğini güçlendirdik ve ortak bir yetkinlik havuzu oluşturduk. Bu yapı, projeleri birlikte tasarlama, yönetme ve sunma kapasitemizi artırarak yenilikçi çözümleri daha hızlı bir şekilde hayata geçirmemizi sağladı.

IT ve teknoloji ekiplerimizde analitik düşünme, problem çözme, programlama becerileri ve inovasyona açık bir zihniyet gibi yetkinlikleri öncelikli olarak değerlendiriyoruz. Bu alanlarda yetenek bulmanın zorluklarına rağmen, uzun vadeli bir stratejiyle çalışanlarımızın gelişimini destekleyerek hem bireysel hem de kurumsal başarıyı sürdürülebilir kılıyoruz.

Yakın gelecekte, sektörde hangi teknolojik dönüşümün Ford Otosan’ı en çok etkilemesini öngörüyorsunuz?

Önümüzdeki beş yıl içinde, yapay zekâ teknolojileri otomotiv sektöründe önemli trendlere yön verecek. Özellikle, istenen davranışları ödüllendirmeye ve istenmeyenleri cezalandırmaya dayanan bir makine öğrenimi yöntemi olan pekiştirmeli öğrenme ve derin sinir ağlarındaki gelişmeler bunu tetikleyecek. Bu, otonom ve bağlantılı araçların gidişatını şekillendirmek konusunda çok önemli olacaktır. Bu entegrasyonlar gelişmiş güvenlik, enerji verimliliği ve daha kusursuz bir sürüş deneyimi sağlayacaktır.

Yapay zekâ ve 5G bağlantısı arasındaki sinerji de sektörümüz adına dönüştürücü bir potansiyele sahip. Araçlar, cihazlar ve sürücüler arasında 5G’nin yetenekleriyle kolaylaştırılan dijital bir köprü kurulacak. Bu iş birliği ortamı gerçek zamanlı etkileşimleri mümkün kılacak, sürüş yardımı, kişiselleştirilmiş içgörüler ve doğal dil etkileşimleri yoluyla bilgilendirici yanıtlar sunacak.

İnsan ve makine arasındaki ilişki de güçleniyor. Etkin bir şekilde kullanıldığında yapay zekâ, çalışanları angarya işlerden kurtarabilir, analitik yeteneklerini artırabilir ve işletmeleri maliyetli insan hatalarından kurtarabilir. Yeteneklerini güçlü yapay zekâ araçlarıyla donatan şirketler, en iyi yatırım getirisini elde edecek ve en iyi çalışanları elde tutacak ve çekecek.

İşletmeler yapay zekâyı kullanmaya başladıkça robotik süreç otomasyonu da daha fazla ilgi odağı haline gelecek.

Generative AI entegrasyonun, artık işletmelerin diğerlerine ayak uydurması bir kural haline gelecek. Bu dönüşümün, özellikle chatbotlar’da ve müşteri deneyiminde fark yaratması bekleniyor.

Sektör genelinde bir diğer stratejik odağımız, araçlardaki belirli işlevlere hitap etmek üzere tasarlanmış OEM tabanlı yapay zekâ çiplerinin kullanımını kapsayacak. Bu özel çözümlerle amaç, araç performansını ve işlevlerini optimize etmek ve genel sürüş deneyimlerini geliştirmek olacak.

Güvenlik her şeyden önemli olmaya devam edecek ve Ford Otosan’ın yapay zekâya yaptığı yatırım bu öncelikle tamamen uyumlu. Teknolojinin araç sistemlerine daha derin entegrasyonu, otomobilleri potansiyel yol tehlikelerini tahmin etme ve bunlara yanıt verme konusunda güçlendirerek herkes için daha güvenli yolculuklara katkıda bulunacak.

Otomotiv ekosisteminin dijital dönüşümünde ön saflarda yer alan bir şirket olarak bizim hedeflerimiz arasında otonom sürüş yeteneklerini geliştirmek, üretim süreçlerini optimize etmek ve hiper-kişiselleştirilmiş müşteri deneyimleri sunmak yer alıyor. Bu doğrultuda, sektöre rehberlik eden inovasyon çalışmalarımıza ve Ar-Ge’ye yaptığımız yatırımlara son hızla devam edeceğiz. 

En çok hangi teknolojik cihazları kullanmaktan keyif alıyorsunuz?

Teknolojiye duyduğum ilgi hem iş hayatımda hem de günlük yaşamımda beni yönlendiriyor. En çok keyif aldığım cihazlar arasında tabletim, telefonum ve akıllı yer bulma cihazları var. Tabletim, hem dijital notlar tutmamı hem de çeşitli uygulamalarla projelerimi daha verimli şekilde yönetmemi sağlıyor. Cep telefonlarımız artık neredeyse vücudumuzun bir uzvu haline geldi, sadece günlük işlerimizi takip etmek, güncel bilgileri edinmek dışında, sağlık eklentileri ile vaktimi nasıl geçirdiğimi dolayısyla verimliliğimi, düzenli hareket etmem gerektiğini hatırlatmak ve meditasyon gibi mindfulness alışkanlıklarını geliştirmeme yardımcı olmak konusunda vazgeçilmezim. Özellikle yeni üretken yapay zeka uygulamaları adeta kişisel asistan yeni sohbet arkadaşım haline geldi, sanatsal yönlerimi bile geliştirdi; kişisel şiir yazmak, şarkı oluşturmak gibi eğlenceli ve sürprizli deneyimleri de bir tıkla yapabiliyorsunuz. Ayrıca yeni teknolojilere olan merakım sayesinde akıllı ev sistemlerini de aktif şekilde kullanıyorum. Evdeki cihazların birbiriyle iletişimde olması, hem konfor hem de enerji tasarrufu sağlıyor. Tüm bu cihazlar, yaşam kalitemi artırırken teknolojinin hayatımızı nasıl kolaylaştırabileceğini de her gün yeniden keşfetmeme olanak tanıyor.

– Kariyerinizde size en çok ilham veren kişi/yön veren liderlik deneyiminiz ne oldu?

Kariyerimde beni en çok etkileyen deneyim, Ford Otosan’daki ilk yöneticilerimden birinin liderlik yaklaşımıyla şekillendi. Kendisi, sadece iş sonuçlarına odaklanmakla kalmayıp aynı zamanda insanların potansiyelini ortaya çıkarma konusunda büyük bir ustalık sergiliyordu. Bana kattığı en değerli öğreti, risk almanın ve hata yapmanın aslında bir öğrenme sürecinin parçası olduğuydu. Bir projede alınması gereken önemli bir kararda, o dönem genç bir mühendis olarak tereddüt ettiğimde, bana güvendiğini hissettirmiş ve kararı almam için beni cesaretlendirmişti.

Bu deneyim, liderliğin bir otorite değil, bir rehberlik sanatı olduğunu anlamamı sağladı. Bugün ekiplerimi yönetirken aynı anlayışı benimsiyorum: Her bireyin güçlü yanlarını ortaya çıkaracak ortamı sağlamak, ilham verici bir çalışma kültürü yaratmanın temel taşı. Bu, sadece kariyerimde değil, yaşam felsefemde de iz bırakan bir deneyim oldu.

– Hobileriniz neler?

Hobilerim, hayatın farklı yönlerini keşfetmek ve kendimi sürekli geliştirmek üzerine kurulu. Özellikle açık havada vakit geçirmek benim için çok değerli. Doğa yürüyüşleri, sadece fiziksel bir aktivite değil, aynı zamanda zihinsel bir detoks benim için. Bir diğer tutkum ise resim yapmak, hatta ofisimde benim, kızımın ve oğlumun yaptığı amatör tablolar duruyor, işin içinde elbette jest olmakla görenler güzel çalışmalar olduğunu söylüyor.

Bunun yanı sıra, yapay zeka ve yeni teknolojilere olan ilgim beni sürekli öğrenmeye yönlendiriyor. Boş zamanlarımda bol bol araştırma yapıyorum, online eğitimleri, seminerleri takip ediyorum, teknolojiyle ilgili makaleler okuyarak bu alanlardaki bilgimi genişletiyorum. Ayrıca yemek yapmayı da bir terapi olarak görüyorum. Yeni tarifler denemek ve sevdiklerimle bu yemekleri paylaşmak, hem keyif aldığım hem de sosyal bağlarımı güçlendiren bir aktivite. Eşimden dolayı Karadeniz yöresi yemeklerini de öğrendim, aile, dost sofralarında paylaşmaktan keyif alıyorum.

Bunun yanı sıra, teknoloji alanındaki gelişmeleri yakından takip etmek ve bu alandaki bilgilerimi sürekli güncellemek de hem bu görevde bir ihtiyaç hem de hobim haline geldi.

Özellikle kadınların teknolojide daha güçlü bir şekilde yer alması için online platformlar ve topluluklarla iş birliği yapmayı bir hobi olmaktan öte bir misyon olarak görüyorum. Genç kızların STEM alanlarında daha fazla yer almalarını teşvik edecek etkinliklere katılmak ve bu konuda farkındalık yaratmak, beni en çok mutlu eden aktivitelerden biri. Bir kişide değişimi başlatırsın, o başkalarını tetikler ve bir bin olur, milyon olur.

– En son hangi kitabı okudunuz? Tavsiye etmek istediğiniz kitap/film/podcast vb. var mı?

En son Adam Grant’in “Think Again: The Power of Knowing What You Don’t Know” kitabını okudum. Kitap, insanların fikirlerini yeniden gözden geçirme ve değişime açık olma konusundaki dirençlerini ele alıyor. Özellikle profesyonel hayatta, öğrenmenin ve gelişmenin ancak kendimizi sorgulayarak mümkün olduğunu hatırlatan bu kitap, bana birçok yeni perspektif kazandırdı.

Film önerisi olarak, The Social Dilemma belgeselini kesinlikle tavsiye ederim. Sosyal medyanın bireyler ve toplum üzerindeki etkisini ele alan bu belgesel, dijital çağda etik sorumluluklarımızı yeniden düşünmemizi sağlıyor.

Podcast önerilerim arasında ise The Knowledge Project bulunuyor. Bu podcast; iş dünyası, liderlik ve kişisel gelişimle ilgili çok değerli içerikler sunuyor. Özellikle dinamik bir kariyer yaşamı olan kişiler için mükemmel bir ilham kaynağı. Ayrıca Nilay Örnek’in podcastlerini pek çok farklı ilham veren sanatçı, lider, iş insanı tanıma, anlama için keyifle dinliyorum.

– Farklı bir meslek yapıyor olsaydınız bu hangisi olurdu?

Eğer teknoloji ve mühendislik alanında bir kariyer yapmamış olsaydım, büyük ihtimalle bir yazar olurdum. Yazı yazmak benim için her zaman özel bir anlam taşır. Kendimi ifade etmek, hikayeler paylaşmak ve insanlara ilham vermek için muhteşem bir yol.

Belki bir roman yazarı ya da motivasyonel içerikler üreten bir yazar olurdum. Yazının gücü, insanlara dokunabilme yeteneğinden geliyor ve bu beni çok etkiliyor. Hayal kurmaktan asla vazgeçmediğim için belki bir gün bu hayalimi gerçeğe dönüştürme fırsatım olur.

Bununla birlikte mutlaka kadın girişimciliği destekleyen bir sosyal girişimci olurdum. Kadınların iş dünyasında daha fazla yer alması ve kendi potansiyellerini keşfetmeleri için fırsatlar yaratmak, hayalimdeki mesleklerden biri olurdu.

Özellikle teknolojinin, kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarında büyük bir itici güç olduğuna inanıyorum. Bu yüzden, farklı bir meslek seçmek durumunda olsaydım, kadınların teknoloji alanında girişimci olabilmeleri için mentorluk ve eğitim programları düzenleyen bir organizasyonda çalışmayı tercih ederdim.

– Zaman yönetimi konusunda kendinize özgü stratejileriniz var mı?

Zaman yönetiminde başarılı olmanın sırrı, önceliklendirme ve esneklik arasında denge kurmaktan geçiyor. Kendime özgü geliştirdiğim birkaç strateji var. İlk olarak, her güne belirli bir amaçla başlıyorum. Günün en önemli görevlerini belirlemek ve bunlara öncelik vermek, zamanımı verimli kullanmamı sağlıyor.

Ayrıca, gün içinde pomodoro tekniğini kullanarak kısa molalarla çalışma sürelerimi bölümlere ayırıyorum. Bu teknik, hem odaklanmamı hem de enerjimi yüksek tutmamı sağlıyor. Bunun yanı sıra, teknolojiden de destek alıyorum. Takvim ve görev yönetimi uygulamaları, planlama sürecimi oldukça kolaylaştırıyor.

Son olarak, “hayır” demeyi öğrenmek de zaman yönetiminde önemli bir beceri. Her projeyi veya görevi üstlenmek mümkün değil, bu yüzden enerjimi gerçekten değer katabileceğim alanlara yönlendiriyorum. Bu yaklaşımlar sayesinde, hem profesyonel hem de kişisel hayatımda dengeli bir şekilde ilerleyebiliyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu