Perakende sektörü bizim için avantaj! Diğer sektörlere antrenmanlı gidiyoruz

Veri analitiği ve yapay zekada perakende dışındaki sektörlere de cevap verdiklerini söyleyen OBASE Kurucu Ortağı ve CEO’su Bülent Dal, “Ancak perakende bizim için çok ciddi bir avantaj. Çünkü perakendede birbirinin muadili olan ürünler, lokasyona göre değişen talepler, özel günler, tüketici profili gibi o kadar çok parametreyi yönetmeniz gerekiyor ki, diğer sektörlere gittiğinizde elinizde veri varsa gerçekten çok daha antrenmanlı bir şekilde gidiyorsunuz ve o sektörlerde de hizmet verebilmemizi sağlıyor” dedi.

Artan e-ticaret hacmiyle birlikte veri analitiğini da çok daha fazla konuşmaya başladık. Bu vesile ile bu ay JustUpdate röportajlarında OBASE Kurucu Ortağı ve CEO’su Bülent Dal’ı konuk ediyoruz…

Pandemi dönemi tüm alışkanlıklarımızı ciddi anlamda değiştirdi. Teknoloji şirketlerinin iş yapış biçimleri de değişti. OBASE açısından bu dönemi değerlendirir misiniz?

Pandemi birçok gelişmeyi hızlandırdı. Bunu zaten konuşuyor ve biliyoruz. Yeni gelişen teknolojilere çok daha hızlı adapte olmak ve bunu kendi lehine çevirebiliyor olmak belirleyici oldu. Tüketici davranışlarına özellikle baktığımız zaman iki önemli unsur ön plana çıkıyor: Hız ve kolaylık. Tüketici, ‘ürün bana gelsin ve en kısa sürede gelsin’ istiyor. Bu nedenle hızın içinde yer alan kolaylık çok önemli oldu. Sadece ürünü alırken değil iade ederken de bu hizmeti almak istiyorlar. Bu durum perakendeyi ciddi anlamda şekillendirdi ve bu noktada yeni oyuncular hayatımıza girmeye başladı. Ve pandemi başladığında birtakım geçici alışkanlıklar ortaya çıktı. Ama özellikle bir Google araştırması nelerin kalıcı olduğunu gösterdi. Google şunu yapıyor: İnsanlar en çok neleri araştırıyor? Alışveriş yaparken o noktadan baktığımızda burada birkaç önemli trend var; ama özellikle bunlardan biri insanların en yakın mağazayı tercih etmeleri yönünde… En yakın mağazayı arama oranının yüzde 200 arttığını görüyoruz. Bir yandan mağazalar dijitalleşirken, online iş hacmi artarken aslında öbür tarafta da müşteri yakınlığı ön plana çıktı. İkinci konu çok daha dikkat çekici. Alınacak ürün mağazada stokta mı? Bunun aranma oranı da yüzde 800 oranında artmış durumda. Dolayısıyla bu iki unsur inanılmaz derecede önemli. Hız, kolaylık, yakın mağaza ve ürün bulunurluğu bu alanda pek çok şeyi şekillendirdi. Bunun yanında; kısa sürede, anında teslimat konusu da gündemde. Teslimat süreleri ciddi bir yarış içinde. Türkiye de bu konuda dünya ortalamasının üzerinde diyebilirim. Bunlar zincirleme şekilde iş süreçlerini farklı bir noktaya taşıdı. Burada bir müşteri deneyiminden bahsediyoruz. Perakendeciler artık bir yandan e-ticareti taraflarını da güçlendirmek durumunda. Bunun yanında sosyal medya üzerinden satış kanalları oluşturmak gerekiyor. Kanal stratejisinden bahsediyoruz artık. Mağazanın misyonu değişiyor. Lojistik firmalarından pazar yerine kadar, konuya pek çok şey dahil olduğunda şirket içinde tümleşik bir kanal yapısını yönetmeye çalışıyorsunuz. Bunun için planlama yapmak çok önemli. Aynı zamanda planlamayı yaparken, bu farklı kanallardan gelebilecek olan talebi de çok iyi öngörüyor olmak lazım. Bir diğer konu da müşteri takibi olmayan firmalar. Fiyatla rekabet eden firmalar online kanala başladıkları zaman burada müşteri takibi yapıyor. Fiziksel tarafa gelen müşteriyi de takip etmek durumundasın. O zaman da bir müşteri takip sistemi olması gerekiyor. Oradan da müşteri verisinin takip edileceği, müşterilere yönelik kampanyaların, kişiselleştirmelerin yapılacağı bir platforma çok hızlı ulaşabiliyor olmak önemli. Dolayısıyla yukarıda bahsettiğim mağazanın değişen misyonu artık, her yerde perakende hizmeti vermek ve müşteri takip sistemini oluştabiliyor olmak. Bu kritik bir konu.

Ana konumuz veri tabii. Perakende sektörü tarafında düşünüldüğünde, sizce sektör tam anlamıyla veri üretiyor mu? Sizin özelinizde de siz o noktada veriyi alıp ne yapıyorsunuz?

Yapay zeka; dijitalleşmeyle, verinin artmasıyla daha çok hayatımıza giren bir kavram oldu. Eskiden veriye sahip değilken veri madenciliği de yoktu ve kullanamıyorduk. Yapay zeka diyoruz, bunları kullanabilme imkanı sağlıyor. Biz de burada rol almaya çalışıyoruz. Tabii bu veriden bir kez başarı elde edebilmek için ilk önce buradaki verinin standartlarını, kalitesini bir yere çekmek gerekiyor ki, ana veri burada çok önemli hale geliyor. Bizim rol aldığımız süreçlerde müşterisi verisini ele alırken, diğer tarafta ürün verisini de ele almak gerekiyor. Üçüncü parti verilerle bir talep tahmini mi yapacaksınız? Hava durumu verisinden ekonomik göstergelere kadar pek çok detayı ele almanız lazım. Bunların hepsini ele alacak kurgular, sistemler gerekiyor. OBASE burada devreye giriyor. Ana veri tarafında kendi geliştirmiş olduğumuz veri platformu dediğimiz bir yapı söz konusu. Burada müşteri verilerini tümleştiren ve kampanyaların tek bir kanaldan yürütülmesini sağlayan, aynı zamanda arka tarafta kampanya sonuçlarını takip edebildiğiniz bir platform. Biz buna çok önem veriyoruz. Biz ilk veri ambarı yapılanmasını yapan şirketiz. Müşteri ana verisinin yönetimi tarafında da makine öğrenmesine dayalı algoritmalara giden yapıyı sunuyor olmak önem arz ediyor. Ürün tarafında ise OBASE olarak “GS1” diye uluslararası bir organizasyonun teknoloji iş ortağıyız. Türkiye’de TOBB çerçevesinde yürütülüyor ama uluslararası bir organizasyon. Burada işin ana veri kısmından başlayıp sahadaki uç noktada toplanan sensör verilerine kadar bu yapıyı tümleşik bir şekilde hayata geçiriyoruz.

Otomasyon olarak her şeyi yapay zeka olarak isimlendirmeye başladık. Aslında baktığımızda yapay zeka noktasında şirketlerin biraz tahminlemeye ihtiyacı var. Siz bu çerçevede neler yapıyorsunuz?

Öncelikle öngörü ile başlıyoruz. Bizim Ar-Ge merkezindeki çalışmalarımız optimizasyona dayalı. Mesela talep tahminlemesini yapıp arkasında stok optimizasyonu, bu stok optimizasyonuna göre akıllı sipariş önerilerinin veriliyor olması, fiyat optimizasyonu, iş gücü optimizasyonu yapılarından bahsediyoruz. Aslında öngörüye dayalı bir yapı. Biz veri analitiği ve yapay zekada perakende dışında da sektörlere cevap veriyoruz; ama perakende bizim için çok ciddi bir avantaj. Çünkü perakendede birbirinin muadili olan ürünler, lokasyona göre değişen talepler, özel günler, tüketici profili gibi o kadar çok parametreyi yönetmeniz gerekiyor ki, diğer sektörlere gittiğinizde elinizde veri varsa gerçekten çok daha antrenmanlı bir şekilde gidiyorsunuz ve o sektörlerde de hizmet verebilmemizi sağlıyor. Özellikle elektronik ticarette ‘arama’ çok önemli. Ürün stokta olsa dahi, müşteri geldi ve almak istediğinde yok deniyor. Ürün stokta olmasına rağmen ya arama sonucu bulunamaması nedeniyle ya da teknik bir problemden dolayı müşterinin o ürünü alamaması söz konusu oluyor. Bu noktada da bizim makine öğrenmesine dayalı, geliştirdiğimiz bir servis var. Arama sonuçlarını çok daha yüksek, geri dönüş sağlayacak bir noktaya getirebiliyor.

Türkiye ölçeğinde özellikle yetenek yönetiminde sıkıntı yaşıyor muyuz? Bu alanın en büyük gündem konularından biri. Sizin gibi şirketler yetenekleri bulurken zorlanıyorlar mı? Global açıdan bakıldığında dünyada aynı ölçekteki şirketlerle rekabette sıkıntı yaşıyor musunuz?

Türkiye açısından bu çok ciddi bir problem bence. Türkiye bu kadar genç bir nüfusa sahip olmasına rağmen maalesef özellikle şu anda ekonomik koşullarla da beraber yurt dışı ciddi bir cazibe haline geldi ve sektörde kan kaybı var. Biz OBASE olarak özellikle ihtisas konularımızdaki kişileri kendimiz yetiştirmeye çalışıyoruz. Fakat burada konuyu ‘yeteri kadar kaynak yok’ diye çok da özetlemek de istemiyorum. Bunun sebebi de bence bir verimsizlik var. Her şirket aynı problemi defalarca belki de gerekli olgunluk ve yetkinlik seviyesinde olmayan ekiplerle, kaynak problemi nedeniyle sıfırdan tekrar tekrar çözüyor. Mükerrer, farklı versiyon üretiyoruz. Burada bir standarizasyon sürecinin olması gerekiyor. Bence her şirket özellikle teknoloji üreticisi olmaya soyunuyor. Fakat pratikte de gördüğünüz zaman herkes yazılımı kendi şirketi dışına ihraç edemiyor. Bu, Türkiye’de dışarıda bir yazılım endüstrisi oluşmasını da engelliyor.

Son olarak; yurt dışı operasyonlarınız farklı yerlerde, o taraf nasıl gidiyor?

Biz aslında 1998 yılında ilk yurt dışı projelerimizi yapmaya başladık. Şu anda 17 ülkede hizmet sunduğumuz bir yapı söz konusu. İlk yurt dışı ofisimizi Amerika’da Washington yakınlarında açtık. Pandemiden sonra Eylül itibarıyla Kaliforniya tarafında ikinci ofisimizi açtık. Özellikle Amerika pazarı bizim açımızdan anlam ifade ediyordu ve 2020 yılı sonunda süregelen gelirlerimizin yüzde 20’sini yurt dışından sağlar vaziyete getirdik. 2021 yılı sonu içerisinde bunu yüzde 25’in  üzerine çıkarmış olmayı hedefliyoruz. Stratejik olarak özellikle perakende analizi üzerine iki misyonumuz var. Washington tarafındaki yapılanmamız daha çok veri analizi üzerine… Kaliforniya tarafında da daha çok perakende analizi üzerindeki çözüm ve ürünlere odaklanmaya başladık ve bunu büyütmeyi planlıyoruz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu