George Orwell’ın 1949 yılında yayımlanan “1984” romanı, distopik bir gelecekte gelişen olayları anlatmasına rağmen, etkisi günümüzde dahi şaşırtıcı derecede yüksektir. Kimileri sayılarla kimileri harflerle oynayarak dünümüzü anlatır, yarınımızı biçimlendirir. Tıpkı Jules Verne’in yüzyıl öncesinden geleceği öngörmesi gibi, yazarlar da düşünür ve kaleme alır; kimi çok isabetli öngörülerde bulunur, kiminin yazdığı çabuk unutulur.
Günümüz Batı dünyasından distopya yazarları da farklı biçimlerde karanlık senaryoları ele alsalar da öngörüleri her zaman aynı duyarlılıkta olmayabiliyor. Batı dillerinde yazılmış veya popüler olmuş eserlere bakarak bir liste oluşturmak mümkün. Rusça ve Çince dillerinde olup Batı dillerine çevrilmiş bazı önemli distopik eserleri de aşağıda ayrı yazdım.
Margaret Atwood’un “The Handmaid’s Tale” (Türkçe adıyla Damızlık Kızın Öyküsü) romanı, siyasi uyarılar ve kültürel değişimler açısından Orwell’ın biçimine bir nebze yaklaşıyor. Dave Eggers’ın “The Circle” adlı eserinde ise insanların izlenmesi kameralarla değil, gönüllü olarak üzerlerinde taşıdıkları “etiket”ler ve kişisel görüşlerini internet ortamında paylaşmalarıyla gerçekleşiyor. Çağdaş yaşamda bireyler, kendileri hakkında o denli fotoğraf, ses ve yazılı veri sisteme gönüllü olarak ekliyorlar ki bu verilerin tasnifi sonrası manipüle edilmeleri roman ve filmlerde sıkça işlenen bir tema. Totaliter rejimlerin, 1984’teki gibi uzaktan izleme cihazlarına dahi gereksinim duymadığı bir çağda yaşıyoruz.
Benzeri yazı ve film dünyasında neler var? Neden bunları okumalı/izlemeli?
Bu eserler, sadece kurgusal hikayeler sunmakla kalmıyor, aynı zamanda günümüz toplumunun karşı karşıya olduğu teknolojik, sosyal ve politik riskler üzerine derinlemesine düşünmemizi sağlıyor. Onları okumak ve izlemek, eleştirel düşünme becerilerimizi geliştirmemize, veri mahremiyeti ve dijital ayak izi gibi konularda farkındalık kazanmamıza yardımcı oluyor.
Filmler & diziler
- Brazil (1985): Terry Gilliam’ın yönettiği bu film, Orwell’ın 1984 romanından esinlenmiş, bürokratik bir totaliter yönetimi ve bireyin yaşam mücadelesini hicivli bir dille anlatıyor. Zalimleşen toplumun ileri teknoloji kullanan, hiperaktif memurlarının totaliter rejimle olan ilişkisi ve bireyin yaşam savaşına odaklanıyor.
- The Circle (2017): Dave Eggers’ın aynı adlı romanından uyarlanan bu film, modern takip ve izleme teknolojilerinin bireysel özgürlükler üzerindeki etkilerini mercek altına alıyor.
- Minority Report (2002): Teknolojinin başımıza neler açabileceğini gösteren bu film, özgür düşünce mi yoksa kalıplar mı sorusunu sorguluyor. Pre-suç departmanı ile bireysel özgürlüklerin sınırları arasındaki çatışmayı gözler önüne seriyor.
- Black Mirror (2011-2019): Bu televizyon serisi, özellikle “Nosedive” ve “Fifteen Million Merits” bölümleriyle 1984’ün benzeri bir dünyayı anlatıyor. Teknolojinin insan yaşamı üzerindeki potansiyel olumsuz etkilerini ve dijital çağın getirdiği ahlaki ikilemleri keşfediyor.
- Children of Men (2006): Çevrenin katledilmesi, sınırların kontrolü, totaliter yönetimler ve sosyo-etik çöküş gibi temaları işleyen bu kıyamet sonrası filmde, doğurganlığın düştüğü ve kaosun hüküm sürdüğü bir dünya tasvir ediliyor. Kaybolan hayaller, insanlık ve sığınmacılar gibi konuları ele alıyor.
- The Handmaid’s Tale (2017-2022): Margaret Atwood’un karanlık teokrasi dünyası etrafında gelişen bu dizi, kadınları merkezine alan bir distopyayı işliyor.
- Blade Runner (1982) & Blade Runner 2049 (2017): Silahlar, aletler ve ortak alanlardaki yaşamları ele alan bu filmler, insanlık, yapay zeka ve kimlik üzerine derin sorular soruyor.
- Don’t Look Up (2021): Medyanın kontrolü ve “bana ne”cilik üzerinden gelişen bu distopya, modern toplumun bilimsel gerçekleri nasıl göz ardı edebileceğini ironik bir dille anlatıyor.
- The Platform (2019): Sınıflar arası eşitsizlik, toplumsal baskılar ve kontrolleri merkeze alan bu İspanyol filmi, insan doğasının karanlık yönlerini ve sistemin bireyler üzerindeki etkisini sert bir şekilde ele alıyor.
- Ready Player One (2018): Sanal gerçekliğin sosyal yapıyı kontrol ederken nasıl kullanılabileceği ve bundan kaçış denemelerini gösteren bu film, dijital kaçış ve gerçek dünya sorunları arasındaki ilişkiyi inceliyor.
- Citizenfour (2014): Edward Snowden’ın ifşa ettiği ABD’deki izleme programlarının bireyin mahremiyetini nasıl hiçe saydığını gösteren bu belgesel, devlet gözetimi ve kişisel özgürlükler arasındaki çatışmayı gözler önüne seriyor.
- The Social Dilemma (2020): Sosyal medya üzerinden gerçek zamanlı bir takip-izle kapitalizmi belgeseli olan bu yapım, algoritmaların insan davranışlarını nasıl manipüle ettiğini ve bağımlılık yarattığını açıklıyor.
- V for Vendetta (2005): Alan Moore’un kitabını temel alan bu film; totaliter, neo-faşist İngiltere’de maskeli bir anarşistin devlete karşı mücadelesini konu alıyor. Devletin birey ve medya üzerindeki kontrolü ile bireysel düşüncenin ve isyankarlığın yayılmasındaki gücünü vurguluyor.
- Gattaca (1997): Genetik yapılara göre bireylerin geleceklerinin yapılandırıldığı, ayrımcılık üzerinden büyüyen bir distopyayı işleyen bu film, özgür irade ve genetik determinizm arasındaki gerilimi inceliyor.
- Snowpiercer (2013): Sürekli hareket eden bir trende farklı sınıflarda seyahat edenlerin eşitsizliğini ve zulmü konu alan bu film, sınıf mücadelesini ve kaynakların sınırlılığını alegorik bir şekilde ele alıyor.
- The Matrix (1999): İnsanların sürekli kontrol edildiği bir dünyayı anlatan bu kült film; gerçeklik, algı ve özgürleşme temalarını işleyerek izleyiciyi derin düşüncelere sevk ediyor.
Kitaplar
- Margaret Atwood – The Handmaid’s Tale (1985): Teokratik bir rejimin diğer insanlar üzerindeki takip ve kontrolünü, kadınların üreme kapasiteleri üzerinden anlatır. Kadın hakları, otokrasi ve direniş temalarını işler.
- Margaret Atwood – Oryx and Crake (2003): Kıyamet sonrası dünyada kurnaz şirketlerin ve insanlığın geleceğini sorgular. Genetik mühendisliği, bilimsel etik ve insanlığın yıkıma sürüklenmesi temalarını barındırır.
- Dave Eggers – The Circle (2013): Teknoloji şirketlerinin ürünleri üzerinden takip toplumu ve mahremiyetlerin ifşasını ele alır. Dijital gözetim, veri mahremiyeti ve sosyal medya bağımlılığı üzerine eleştirel bir bakış sunar.
- Shoshana Zuboff – The Age of Surveillance Capitalism (2019): Bu kurgu dışı eser, veri analizi ile insan davranışlarının tahmini ve düzenlenmesine kadar giden bir distopya dünyasını inceler. Gözetim kapitalizminin nasıl işlediğini ve bireysel özgürlükleri nasıl tehdit ettiğini detaylandırır.
- Jennifer Egan – The Candy House (2022): Teknoloji sayesinde hatıraların analizi, kimlikler, bağlılıklar ve bağlantılar üzerine kurulu bu roman, dijital çağda benliğin ve insan ilişkilerinin nasıl değiştiğini sorgular.
- Kazuo Ishiguro – Never Let Me Go (2005): İnsan klonlamasının farklı boyutunu ele alan bu roman, bireylerin kaderlerinin başkaları tarafından belirlendiği bir dünyayı, insanlık ve etik üzerine sorular sorarak sunar.
- Naomi Alderman – The Power (2017): Şok dalgası üretebilen ezilen bir kadının zalimleşmesini konu alır. Güç dinamikleri, toplumsal cinsiyet rolleri ve iktidarın yozlaştırıcılığı üzerine düşündürür.
- Ling Ma – Severance (2018): Pandemi sırasında tekrarlı yaşamları, tüketim ve kapitalizmin son aşaması gibi soruları ele alan bu roman, modern insanın anlamsızlaşan yaşamını hicveder.
- Nana Kwame Adjei-Brenyah – Chain-Gang All-Stars (2023): Kar amaçlı kurulmuş özel hapishanelere sırtını dönen toplumun karşısına çıkan gladyatör tipi eğlenceleri işler. Sistemik ırkçılık, adalet sistemi ve eğlence sektörünün etik sınırları üzerine sert bir eleştiri sunar.
- Yevgeny Zamyatin – Biz (1924): 1984’e ilham verdiği düşünülen bu roman, totaliter bir devletin bireylerin yaşamlarını ve düşüncelerini nasıl kontrol ettiğini anlatır. Numaralarla adlandırılan insanların yaşadığı “Tek Devlet”te duyguların ve bireyselliğin bastırılmasına odaklanır.
- Vladimir Sorokin – Oprichnik’in Günü (2006): Yakın gelecekte Rusya’nın izole bir despotluğa dönüşmesini ve modern bir oprichnik’in (IV. İvan döneminin özel muhafızları) hayatını anlatır. Totaliter rejimlerdeki şiddet, yozlaşma ve bireysel boyun eğme temalarını işler.
- Liu Cixin – Üç Cisim Problemi serisi (2008-2010): Her ne kadar tam olarak bir distopya olmasa da bu bilim kurgu serisi, insanlığın evrensel tehditler karşısında nasıl davrandığını ve iktidarın mutlak kontrole ulaşma potansiyelini ele alır. Özellikle serinin politik ve sosyal boyutları, distopik öğeler içerir.
- Chen Qiufan – Waste Tide (2013): Çin’deki elektronik atık geri dönüşüm endüstrisinin karanlık yüzünü, çevre kirliliğini ve sosyal adaletsizliği anlatır. Teknoloji ve küreselleşmenin insanlık üzerindeki yıkıcı etkilerini gözler önüne serer.
Yeni dönemde şirketler dünyasında var olmak için neler yapmalı?
Günümüz distopik eserlerinin ışığında, yeni dönem şirketler dünyasında var olabilmek ve bireylerin dijital güvenliğini sağlamak için bazı stratejiler geliştirmek şart:
Veri mahremiyeti ve güvenliğine öncelik verin: Şirketler, kullanıcı verilerini toplarken şeffaf olmalı ve bu verileri korumak için en üst düzey güvenlik önlemlerini almalıdır. Kullanıcılar, verilerinin nasıl kullanıldığı konusunda tam kontrole sahip olmalı ve kolayca vazgeçme (opt-out) seçeneğine sahip olmalıdır.
Etik yapay zeka geliştirme: Yapay zeka algoritmaları ayrımcılığa yol açmayacak, şeffaf ve denetlenebilir bir şekilde tasarlanmalıdır. Algoritma kararlarının açıklanabilirliği (explainable AI) giderek daha önemli hale gelmektedir.
Çalışan odaklı politikalar: Aşırı gözetim ve performans takibi, çalışanların moralini ve verimliliğini düşürebilir. Şirketler, çalışanların mahremiyetine saygı duyan ve onları güçlendiren bir çalışma ortamı sağlamalıdır.
Dijital okuryazarlık ve farkındalık: Çalışanların ve müşterilerin dijital riskler, siber güvenlik ve veri mahremiyeti konularında bilinçli olmalarını sağlamak, şirketlerin sorumluluğundadır. Sürekli eğitimler ve bilgilendirme kampanyaları düzenlenmelidir.
Regülasyonlara uyum ve hukuki danışmanlık: GDPR, CCPA gibi veri koruma regülasyonlarına uyum, şirketler için hayati öneme sahiptir. Bu alandaki gelişmeleri yakından takip eden hukuki danışmanlık almak kritik bir adımdır.
“Benim işim teknoloji” derken nelere dikkat etmeli?
Bir teknoloji profesyoneli olarak, kötü adamlar kapıdan/bacadan içeri girmeden ev ödevlerini yapıp hazır olmamız gerekmez mi?
Güvenlik protokolleri: Ağ güvenliği, veri şifreleme, sızma testleri ve güvenlik duvarları gibi temel IT güvenlik önlemlerini sürekli güncel tutun ve en iyi uygulamaları takip edin.
Veri mahremiyetine duyarlı tasarım (Privacy by Design): Geliştirdiğiniz veya uyguladığınız her sistemde ve yazılımda, veri mahremiyetini en baştan tasarım sürecine dahil edin. Mümkün olan en az veriyi toplama ve toplandığı verileri güvenli bir şekilde işleme prensibini benimseyin.
Kimlik ve Erişim Yönetimi (IAM): Yetkisiz erişimi engellemek için sağlam kimlik doğrulama ve yetkilendirme sistemleri kurun. İki faktörlü kimlik doğrulama (2FA) ve güçlü parola politikalarını teşvik edin.
Güncel kalın ve kendinizi geliştirin: Siber güvenlik tehditleri ve distopik senaryolar hızla evriliyor. Bu alandaki en son gelişmeleri, zafiyetleri ve çözüm yöntemlerini takip ederek sürekli öğrenin ve kendinizi güncel tutun.
Etik değerlere bağlı kalın: Yazılım ve sistem geliştirirken etik değerleri ön planda tutun. Teknolojiye kötüye kullanım potansiyeli olan özellikler eklemekten kaçının ve olası zararları önceden öngörerek önlem almaya çalışın.
Şeffaflığı destekleyin: Kullanıcılara verilerinin nasıl kullanıldığı ve hangi amaçlarla toplandığı konusunda şeffaf bilgi sağlayın. Kullanıcıların dijital okur yazarlıklarını artırmalarına yardımcı olun.
Ezcümle bu tür eserler, sadece kurgusal birer kaçış noktası değil, aynı zamanda geleceğe dair olası tehlikeler hakkında bizi uyaran güçlü aynalardır. Onları anlamak ve üzerine düşünmek, hem bireysel hem de toplumsal olarak daha bilinçli adımlar atmamıza yardımcı olacaktır.

