“The Ballad of Reading Gaol” isimli kitapta ilk dizesi “Yet each man kills the thing he loves” olan bu şiiri çoğumuz iyi biliriz. Oscar Wilde 1895-1897 yılları arasında tutuklu olduğu sırada başka bir mahkumdan etkilenerek yazmış bu şiiri. Bizdeyse rahmetli Tuncel Kurtiz çok güzel seslendirmiştir bu şiiri hatta şiire yeniden hayat vermiştir diyebiliriz. Belki de Oscar Wilde mezarından çıkıp gelse şiirin yorumunun orjinalinden çok daha güzel olduğuna yemin edip Türk olmaya karar verirdi.
Sevgili yöneticim; yazıyı okumaya devam etmeden önce, bence Tuncel Usta’dan şiiri bir dinle sonra devam edelim. Tam da yazının bu anında ben de bıraktım yazmayı ve dinliyorum. Birazcık izin, hemen devam ediyoruz… Dinledim geldim haydi devam edelim! Oscar’dan ve Tuncel Usta’dan af dileyerek ben şiiri bize özel olacak şekilde biraz uyarlayacağım:
Oysa herkes öldürür çalışanını
Kulak verin bu dediklerime
Kimi bir bakışı ile yapar bunu
Kimi sinirli sözlerle
Korkaklar arkasından konuşur
Yürekliler yüzüne söyler
Kimi acemiyken öldürür çalışanını
Kimi tecrübeliyken
Herkesin önünde ezer kimi
Kimi birebir olmasına dikkat eder
Merhametli yönetici zaman verir
Çünkü zamanı olan çalışan iş arayabilir
Kimi yeterince önemsemez
Kimi fazla önem vererek öldürür
Kimi satar herhangi bir toplantıda
Kimi hakkını yer sanki kendi çalışmış gibi
Kiminin yüreği acır öldürürken
Kiminin umurunda olmaz
Çünkü her yönetici öldürür çalışanını
Ama her yönetici öldürdü diye
Ölmez
Sevgili yöneticim; elinizi kana bulamayın, siz öldürmeyin çalışanınızı. Yönetici olmadan öncesini hatırlayın mesela. Nasıl da tırnaklarınızla tutundunuz işinize, kendinizi geliştirdiniz. Bunlar güzel şeyler tabi, bir emek verdiniz ve hayalinize kavuştunuz (yazının bu kısmında iş dünyasının adil olduğunu ve herkesin hakkı ile terfi aldığını varsayıyor yazar). Hayalinizdeki koltuğa oturduktan sonra Milli Piyango tutturan talihliler gibi çıktığınız mahalleyi unutmayın.
“Ama sayın yazar, biz de insanız elbette. Bir şeylere sinirlenebiliriz, işler iyi yapılmayınca öteki yanağımızı mı çevirelim? Bir de buna vur, bir daha vur, bir daha, bir daha… Böyle mi diyelim canım?” dediğinizi duyar gibi oldum. Sevgili yöneticim; bana kızma ben senin için yazıyorum. Ne olacak o çalışanını artık kaybetsen? Şanslıysan sana küsecek, bir başına küsecek, kimseye bulaştırmayacak, işleri biraz yavaşlayacak ya da hiç yapmayacak. Ama ya şanssızsan? Bu sefer bulaşıcı bir hastalık gibi ne kadar “şey” bir yönetici olduğun konuşulmaya başlanacak. O nedenle dediklerime kulak ver. İkna olduysan devam edelim, olmadıysan yazının geri kalanını okumana gerek kalmadı (yazar çok sert bu yazıda baştan uyarayım).
Sevgili yöneticim; yapma, çalışanını toplu ortamda rencide etme. Burada sıklıkla karşılaşılan yanıltıcı bir durum var. Evet sinirlenebilirsiniz evet tepki de gösterebilirsiniz ancak bu asla ve asla kişiye özel bir sinirlenme olmamalı. İşe, sonuçlarına tepkinizi verebilirsiniz ancak kişiye saygı göstermek zorundasınız. Burada size bir küçük tüyo vereyim; topluluk içerisinde gösterdiğiniz tepkinin sonucunda aynı toplum içerisinde rencide ettiğiniz arkadaşınızdan özür dileyebilir misiniz? Bu önemli bir soru çünkü topluluk içerisinde yapılan hata topluluk içerisinde özür gerektirir. Bunu yapabilecek misiniz? Çalışanını rencide ederek öldürme!
Çalışanının arkasından konuşma. Bu da çok sıklıkla yapılan bir hatadır. Yüzüne karşı konuşmanın zor olduğu şeyleri başka bir çalışanına söyleme yani daha doğrusu çalışanının dedikodusunu yapma. Dedikodu çalışanının kulağına giderse rencide olursun ve özellikle rol model olman gereken çalışanına karşı bırak model olmayı zor duruma düşersin. Fakat bu davranışın bir başka sorunu daha vardır ki o da ilki kadar kötüdür. Dedikodu yaptığın diğer çalışan senin için ne kadar güvenilir olursa olsun, söylediklerinin ne kadar dışarı çıkmayacağını bilirsen bil gözden kaçan şey dedikodu yaptığın çalışanın da “bana diğeri hakkında bu kadar dedikodu yapan yöneticim kim bilir benim hakkımda başkalarına neler anlatıyordur” diye düşünür. Dedikodu iki tarafı da keskin bıçak gibidir sevgili yöneticim; bir tarafı çalışanı keserken diğer yanı kesinlikle seni keser. Çalışanını dedikodu yaparak öldürme!
“Çalışanlar çiçek gibidir.” Bu cümlem çok romantik gelmiş olabilir ama gerçekten öyledir. Nasıl ki her çiçeğin farklı bakım yöntemleri varsa her çalışanına da farklı ve ona uygun yaklaşımlar geliştirmek zorundasın. Çalışana çok ilgi göstermek çiçeğe çok su vermeye benzer ya da tam tersi az ilgi göstermek de az su vermek gibidir. Oysa kimi çiçek çok su ile yaşar kimisi de az su sever. Çiçek su ile yaşar evet ama miktarını çalışanların arasında hakkaniyeti gözeterek ve çalışanın ihtiyacına göre ayarlamalısın.
Bir de sıklıkla karşılaşılan bir konu daha var, o da çalışanın hakkını yemek. Bazı yöneticilerimiz çalışanlarının yardımları ya da direkt olarak hazırlıkları (e-postalar, sunumlar, dosyalar gibi) ile üretilen çıktılara kendi isimlerini yazıp üstlerine iletiyorlar. Yani en basit anlatımıyla; bir çalışanın yaptığı güzel bir çalışmanın sonunda derleyip toplayarak yazdığı bir e-postanın sevgili yöneticisi tarafından bu e-postanın yazanını, iletenini silip kendi ismi ile kendi üstüne göndermesine –ki biz buna emek hırsızlığı diyoruz– hak yemek denebilir. Bunu genelde kendi bilgisine güvenmeyen yöneticiler yapar ve bu şekilde yaşamaya devam etmeye çalışır. Bu konuda çok örneğin olduğunu hatta çok kere de şikayet sebebi olduğunu sizler de kendi çalışma hayatınızdan biliyorsunuzdur. Oysa sevgili yöneticimiz, bu e-postayı bir üstüne iletirken bir de üst yazı yazsa hem kısaca çalışmayı anlatsa hem de o çalışmayı yapan arkadaşımızı da bir güzel övse daha şık bir davranış değil mi? Sanırım en can yakanı da hak yiyerek öldürmektir çalışanını.
Bütün bunların altında ne var biliyor musun sevgili yöneticim? Dikkat edin yapmayın bunları diye yazdığım davranışları her yönetici yapabilir ancak çalışanınızın ya da çalıştığınız kişilerin bu davranışları tolere etme seviyeleri onlarla ilgili değil, genel çalışma zamanınız içerisinde onlara hissettirdiklerinizle ilgili olacaktır. Yani siz genel olarak onlara saygınızı ve sevginizi hissettiriyorsanız, zamanı geldiğinde yanlarında durup onları koruyorsanız, haklarını gözetiyorsanız, adilseniz; hata da yapsanız onlar sizin iyi niyetinizi bildikleri için size karşı daha anlayışlı olacaklardır. Köprü kuramadığınız, iyi niyetinizi hissettiremediğiniz çalışanlarınız ise siz ne yaparsanız yapın yanlış anlamaya müsait olacaklardır.
Herkes öldürür çalışanını
İyi niyetinizi bilen çalışanlarınız
Ölmez