Vicdan

11 yıl kadar önce bir otobüs yolculuğunda yanımdaki yolcuyla sohbet etmeye başladık. Benim sohbet etmeyi çok sevdiğimi bilen bilir ama burada konunun bu kısmına girmeyeceğim. Müzisyenmiş arkadaş, türkü barlarda saz çalıyormuş. Nereden çağırırlarsa oraya gidiyor, evini geçindirmeye çalışıyormuş. Daha yeni çocuğu olmuştu, 2 aylıktı o zamanlar (şimdi 11 yaşında olmuştur). “Çok özledim abi” dedi, daha ayrılalı 1-2 saat olmuşken. Çok güzel hissettirmişti kısa sürede özlediği için. Çünkü kısa sürede özlemek aslında çok güzel sevmekti. Sohbet sohbeti açtı, “kızın için hayalin ne?” diye sordum. Para, şöhret, rahat yaşam, başarı dese hiç şaşırmazdım, gecenin bir yarısı para kazanmak için Ankara’da bir bara giden bu yolcuya. Ama o “merhametli olsun abi” dedi. Hala unutmuyorum bu cevabını. Bayaca düşündüm, ne kadar hoş bir duaydı; “merhametli olasın kızım.” Eminim öyle de büyütmüştür kızını. 4-5 saat yolculukta tanıdığım bu adamın kızına merhametin bir değer olduğunu öğrettiğinden hiç şüphem yok.

Oğlum o zamanlar 2 yaşındaydı. Öğrendiğim bu duayı oğlum için de istemiştim. Merhametli olsun oğlum. O babanın, o 5 saniyede ediverdiği üç kelimelik duasını yıllarca düşündüm. Ve merhametli olmanın yanlış dua olduğuna en sonunda karar verdim. Burada kocaman bir şaşırtmış olmalıyım sizi ama merhametli olmak kendi içerisinde bir kibir barındırıyor bana göre. Merhamet kendi içerisinde bir üstün taraf bir de üstün olmayan tarafı getirir. İlla üstünlük olmasına gerek yok diyebilirsiniz, bu defa da bir haklı taraf bir de haksız taraf olması gerekir. Merhamet gösteren kimse diğerine göre en az bir basamak üsttedir her halükarda. Merhametin olduğu yerde adaletin kimi zaman olmadığını da görebiliriz. Çünkü affedilmemesi gereken bir zararın merhametle affedilmesi adaletin sonuna gelindiği yer olabilir.

Ve oğluma duamı değiştirdim. Benim oğlum vicdanlı olsun. Vicdan kendi içerisinde bir üstünlük taslamaz çünkü. Merhamet kimi zaman iyi gizlenmiş bir büyüklüğün hazzını yaşar ama vicdan haz duymaz, sızlar. Vicdan, adaletin yanında durabilir. Bir hakim merhametli olamaz ama vicdanlı olabilir. Suça merhamet göstermenin suçsuzluğa haksızlık olduğunu bilerek karar verir ve o karar ancak bu şekilde adil olabilir. Yeri gelir kendisini sorgular vicdan, “ben hatalıydım” diyebilir. Merhamet onurlu birisini yaralarken, vicdan yapılması gereken neyse onu yapar. Merhamet acır, vicdan acımaz. Çünkü vicdan karşıdakinin onurunu da düşünür. Vicdan düşünme işidir, merhamet ise olma işidir. Vicdana gelinir çünkü gelirken düşünülen bir yolculuktur vicdan; eğriyle doğru tartılır o yolda. Hasılı; benim oğlum kendisine de diğer her şeye de vicdanlı olsun, bunu dilerim.

Vicdanlı insan birisinin arkasından iş çevirmez örneğin. Kulis yapmaz mesela yanına yandaş toplamak için, kulaklara eğilip korkakça cümlelerini fısıldamaz. Çünkü vicdan merttir, vicdanlı insan namert olamaz. Her şeyden önce kendi vicdanı namert olmasına engel olur. 

Vicdanlı insan düşünür. Düşüncesizce hareket etmez, edemez. Her söylenene kulak asmaz. Geçmişi, anı ve geleceği düşünür. Bunların hepsini bir potada eritip kararını verir. Velev ki söylenen doğru bile olsa başka doğrularla birlikte değerlendirir ve yapılması gerekeni yapar. Her şey gelir geçer, doğrular eğrilere karışır. İzafi hayatımızda doğrunun ne olduğu da tartışılır ama vicdan tartışmaz, uyutmaz, acıtır. Uyuyabiliyorsa insan zaten vicdan geri gelmemek üzere gitmiştir, suni sancı da fayda etmez rahatça uyunabilir. Vicdansız insanın yanında da durmamak gerekir.

Vicdanlı insan sadece iş üzerine hareket etmez, his üzerine de düşünür. İşte bir doğru yoktur, birçok doğru vardır ve vicdan (bu esastır) körlüğünde yaşamaz çünkü söz konusu “gerçek doğru” ise usül esasın üstündedir. Vicdan “gerçek doğru” peşindedir. Vicdan aynı hareketin kendisine yapılması durumunda ne hissedeceğini düşünür yani vicdan akıl işidir. Açlıktan ölmemek için ekmek çalana elbette ceza verilir, çünkü bu esastır. Merhametli affeder ama adalet bozulur, vicdanlı affedemez ama ceza verse bu defa vicdanı sızlar. Vicdanlı hırsızlığa ceza verir elbette ama işsizliğe de bir çare düşünür yani adalet her zaman esastan aranmaz, usül esastan bu sebeple büyüktür ve vicdan bunu bilir. 

Vicdanlı insan muhasebe yapar. Başkalarının ihtiyaçlarını, gelişimlerini, olması gerekeni düşünür. Vicdanlı insan kendisi için istediği iyi şeyleri ister başkaları için de. Kendisini başkasının yerine koyduğu gibi başkalarını da kendi yerine koyar. Vicdanlı insan kendi geldiği yeri unutmaz çünkü oralardan nasıl geçti, neler canını yaktı, neleri hayal etti, nerelerde düştü, nasıl kalktı, yaşadıkları ona ne kattı, kimler vardı yanında, kimler yoktu. Vicdanlı insan unutamaz, unutursa vicdanlı olamaz.

Merhamet köreltir, vicdan geliştirir. Elbette merhamete kötü demiyorum mutlaka olumlu bir olma hali barındırır bünyesinde. Ancak merhametin affettikleri kimi zaman kişinin gelişimini de engelleyebilir. Oysa kişi ancak zorluklar ile başa çıkabildiğini gördüğünde gelişir. Merhamet acımaktan ibaret olduğu için yere düşen çocuğu hemen kucağına alır, sarmalar ama çocuk kendisi kalkmamış olur. Vicdanlı insan ise düşmekle çocuğa bir şey çarpması arasındaki farkı bilir. Elbette çocuğa bir şeyin çarpmasına engel olur ancak düştüğünde kendisinin kalkması gerektiğini de düşünür. Yani merhamet kontrollü riskleri bile aldırmazken vicdan, gelişim için kontrollü riskleri alabilir.

Vicdanın önden geleni iyidir, zira arkadan gelen vicdan pişmanlıktan başka bir işe yaramaz. Vicdanlı insanın kendisi için makbul ve iyi olanı, gerektiği anda en doğru kararı verebilmesidir. Çünkü verilen yanlış karar belirsiz süreli vicanın sızlamasına neden olabileceği gibi, telafisi zor bir durum oluşturursa bu sızlama yaraya neden olur. Vicdanlı insan bu yarayla yaşamanın zor olduğunu bildiği için mümkün mertebe gerektiği anda doğru karar verebilmesi önemlidir. O anda karar veremiyorsa elinde zamandan bol başka bir şey olmadığını bilir, karar için gereğinde bekleyebilir. Vicdanlı insan laf olsun diye konuşmaz. Böyle bir lüksü olmadığını bilir. Çünkü bilir ki edeceği her boş laf eğer farkına varırsa (ki vicdanlı ise bu durum oluşmaz zaten) ya da varır ise onu rahatsız edecektir.

Hasılı sevgili okurum, merhametli olmanıza çok da gerek olmayabilir eğer vicdanlıysanız. Çünkü vicdan merhameti de kapsar. Merhamet sadece duygu gerektirir ve sizi hataya zorlayabilir ama vicdan hem duygu hem de düşünce gerektirdiği için hata yapma olasılığınızı da düşürür. Vicdanlı olunuz, vicdanlı olunuz ki bu yaşamda müsterih kalabilesiniz. Çünkü vicdan içerisinde aklı, duyguyu, doğruyu, düşünceyi, özenmeyi, kendisi için istemediğini başkası için istememeyi, boş konuşmamayı, birisine iyi görünüp arkasından konuşmamayı da barındırıyor.

E Devrim biz de iş dünyasında yönetcilik üzerine yazıyorsun diye okuduk bu yazıyı, sen de bozdun iyice” diye düşünmüş olabilirsiniz, sevgili okurum. Ben vicdanlı bir insan olmaya çalışıyorum. O yüzden merak etmeyin, sizden önce ben düşündüm bunu. Şimdi -size zahmet olacak kusuruma bakmayın ama- yukarıdaki yazıda “insan” gördüğünüz her kelimeyi “yönetici” olarak değiştirip bir daha okuyuverirseniz, ben de sayenizde doğrusunu yapıvermiş olurum. Yazan kişi burada da bir mesaj mı verdi acaba? Bu sorunun cevabını da vicdanınıza bırakıyorum.

Okura not: Belki oğlum için düşündüğüm “benim oğlum vicdanlı olsun” duamı da 10 sene kadar düşünüp yine değiştirebilirim, siz dua konusunda bana pek güvenmeyin bence. Tüm yazının altına uzun fitilli bir bomba koymuş oldum böylece, ama işin doğrusunu siz vicdanlı okurlarıma bırakıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu