“IT altyapısı faydaya dönüştüğünde CIO’nun gerçek rolü ortaya çıkacak”

Çelebi Havacılık Holding CIO’su Tayfun Özçay, şirketlerin bilgi teknolojileri potansiyellerinin sadece yüzde 43’ünün şirket faydasına dönüştüğünü söylüyor ve ekliyor: “Bu noktada CIO’nun değişmesi gereken rolü gündeme geliyor. Bu doğrultuda, projelerin iş birimine katkısını artırmak için dönüşüm rolünü almak zorunluluğu ortaya çıktı”.

56 yıldır uluslararası arenada, havacılık alanında faaliyet gösteren Çelebi Grubu, 11 bini aşkın çalışanıyla 2 kıtada ve 5 ülkede hizmet veriyor. Yer hizmetleri ve hava kargo alanındaki uluslararası hizmeti, elbetteki Çelebi Grubu’nun IT altyapısının da bir o kadar güçlü olmasını zorunlu kılıyor. Temel amacı ve yükümlülüğü, şemsiyesi altında faaliyet gösteren tüm şirketlerinin mali ve idari fonksiyonlarını koordine etmek olan böylesine büyük bir şirketin IT operasyonlarının da elbette ki hızlı ve istikrarlı şekilde yönetilmesi gerekiyor. Bu gereklilikten doğan liderlik koltuğunu bugün Tayfun Özçay dolduruyor.

Havacılık hizmetlerindeki dördüncü yılını başarılı bir şekilde devam ettiren Çelebi Havacılık Holding CIO’su Tayfun Özçay, deyim yerindeyse “outsource” dahil toplamda 50 kişiyle çalışan IT kurmaylarının komutanı pozisyonunda… Böylesine kritik bir pozisyon ise elbette ki büyük sorumlulukları da beraberinde getiriyor.

Çelebi Grubu IT operasyonlarını genel olarak “outsource” yönetiyor. .. Zira birçok konuda olduğu gibi IT operasyonları için de en efektif yöntem olarak “outsource” tercih ediliyor. Özçay da bu yönde bir çalışmayı destekler nitelikte konuşuyor: “Operasyonları “outsource” etme taraftarıyız. Bu şekilde bir yaklaşım izliyoruz. Genel IT politikaları holding seviyesinde belirlenerek, IT müdürlerine gönderiliyor. Hindistan’da 3 adet IT yöneticimiz var. Bunun yanı sıra Almanya ve Budapeşte’de birer adet IT yöneticimiz bulunuyor. Budapeşte’deki IT yöneticimiz aynı zamanda Viyana’dan da sorumlu olarak görevini yürütüyor. Çalışmaların sürecini de müdürlerimizle birlikte yürütüyoruz ve kendileriyle sürekli dirsek teması halindeyiz. Türkiye’de neticelenen kararlar, onayın ardından buradan diğer coğrafyalara dağılıyor. Onlardan bağımsız bir karar mekanizması yok. Çünkü tahmin edileceği gibi her şirketin ihtiyacını ve marketlerin dinamiğini o bölgenin IT yöneticisi daha iyi biliyor. Dolayısıyla onların geri bildirimlerini dikkate alarak grubun prosedürlerini belirliyoruz”.

56 yıldır ulusal pazar ve uluslararası arenada yer hizmetleri ile kargo&antrepo hizmetleri alanında faaliyet gösteren Çelebi Havacılık Holding, yer hizmetlerinde ofis uygulamaları ve bunların operasyonunu grubun sorumluluğu altında yürütüyor. kargo&antrepo ile ilgili uygulamalarında ise bir kısmının “inhouse” bir kısmının ise “outsource” olarak geliştirildiğini anlatan Özçay, “Gerek “inhouse” gerekse “outsource”uygulamaların desteği, ekiplerimiz tarafından veriliyor. Bunların yanında, ofis kurumsal yönetimin gerektirdiği ERP, CRM, Database gibi uygulamalarımız var. Onların da projelendirilmesi, uygulama ve bakımı da ekibimiz tarafından gerçekleştiriliyor” diyor.

celebi-holding-cio-2-ic

Yazılım konusunda mevcut coğrafyanın koşullarını dikkate alıyoruz

Holding bünyesindeki amiral yazılımı sorduğumuzda ise Özçay’ın cevabı net: “Mevcut coğrafya neyi gerektiriyorsa o yazılımı kullanıyoruz. Havacılık ve yer hizmetleri alanında “inhouse” geliştirilmiş “İkarus” adını verdiğimiz yer hizmetleri yönetim uygulamamız var. Ancak kargo&antrepo alanında, mevcut coğrafyanın koşullarına en iyi adapte olmuş kargo yönetim yazılımını tercih ediyoruz. Bu alanda bir tek yazılımdan bahsetmek mümkün değil”. Çelebi Grubu, kargo&antrepo yönetiminde Avrupa’da “Hermes” adında bir yazılım kullanıyor. Türkiye’de ise lokal bir yazılım evinin geliştirdiği Boransal” adı verilen bir yazılım kullanıyorlar. “Hindistan’da ise yeni nesil bir yazılım sistemi ile yenileme aşamasındayız” diyor Tayfun Özçay. Özçay’ın söylediğine göre bu yazılımlar birer omurga… ERP anlamında farklı uygulamalar kullanan Çelebi Grubu, yurtdışındaki operasyonlarda gerek modül gerekse marka bazında değişik uygulamalar kullanmayı tercih ediyor. Özçay bu konuda yakın zamanda hayata geçirecekleri bir yenilikten bahsediyor. Yazılımların, tek bir markaya dönüştürülmese de aynı süreçleri çalıştırır hale getireceklerini belirten Tayfun Özçay, söz konusu projenin devam ettiğini açıklıyor.

Bütün bu operasyon içindeki yazılımların elbette ki birbiriyle haberleşme zorunluluğu bulunuyor. Zira Tayfun Özçay da bu fikri destekliyor. Özellikle kargo ve yer hizmetleri yönetim sisteminin ERP sistemiyle haberleşme zorunluluğu olduğunu söyleyen Özçay, süreci şu şekilde özetliyor: “Fatura bilgileri oradan üretiliyor. Benzer şekilde CRM ile de haberleşilmesi gerekiyor. Çünkü müşterilerle ilgili bilgiler CRM’den çıkarılıyor. Bütün bunların yanında havacılığa özel mesajlaşma sistemi var ki, bu sistemlerle online entegre çalışmaları gerekiyor. Geçtiğimiz yıl devreye aldığımız araç ve ekipman yönetimi sistemiyle de online haberleşiyorlar. Ama bunun dışında online haberleşmeseler de en azından global resmi görebilmemiz için günaşırı haberleşen sistemlerimiz mevcut. Genel olarak haberleşme ise Türkiye üzerinden gerçekleşiyor”. Özçay, yeni projelerde ise “tek”leştirme yönünde yol aldıklarını, ancak kurulu sistemleri de muhafaza ettiklerini ekliyor.

Bilgi teknolojileri potansiyelinin sadece yüzde 43’ü şirket faydasına dönüşüyor

Tayfun Özçay söyleşimiz esnasında bize çok ilginç bir global istatistikten bahsediyor. Verilere göre firmalar, kendi bilgi teknolojileri potansiyellerinin sadece yüzde 43’ünü doğrudan şirket faydasına dönüştürebiliyor. Özçay’a göre bu, üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Çünkü bilgi teknolojileri alt yapısı, doğrudan şirkete fayda sağlamadığı takdirde anlamını yitiriyor. Tayfun Özçay, Çelebi Havacılık Holding operasyonlarının öncelikleri arasında, söz konusu yüzde 43’lük oranı artırmak olduğunu açıklıyor. Tayfun Özçay’a göre, yatırımların sadece yüzde 43’ünün faydaya dönüşüyor olmasının da çeşitli sebepleri var. Özçay bu sebepleri şöyle açıklıyor: “Yeni devreye alınmış projeler bulunuyor ve ne yazık ki kullanıcılar bu projelere adaptasyon sorunu yaşıyor. Bu uygulamaların kullanımının artırılması öncelikli şart. Proje, teknolojik anlamda başarılı olmakla birlikte işe faydası realize olmadığı noktada mevcut işin başarısından da söz edebilmek pek mümkün olmuyor. Yeni projelerin kullanıcı tarafından benimsenmesi için bir çaba harcanması gerekiyor. İkinci bir sebep de; yeni tanıtılan projelerin, tanıttığımız şekliyle kullanılması, yani kapsamının genişletilememesi… Biz bir döküman yönetim sistemi devreye alıyoruz, kurumsal kokpit ve mobil araç takip sistemi devreye giriyor, fakat sadece bizim tanıttığımız çerçevede kullanılıyor. Kullanılan süreç içerisinde bu yeniliklerin daha geniş kapsama yayılması gerekiyor. Aksi takdirde yeni projelerin bir anlamı kalmıyor”. Bunların yanı sıra 8-10 yıl önce devreye alınan projelerin, küçük güncellemelerle birlikte bugüne geldiğini söyleyen Özçay, “Çelebi Grubu, SAP’ın en eski kullanıcılarından biri. Fakat içerik olarak baktığımızda, o gün tasarlanan içerik küçük güncellemelerle beraber, bugünün dinamizm ihtiyacını tam olarak cevaplayamıyor. Bunun da sil baştan yeniden ele alınması gerekiyor. Dolayısıyla bu gibi etkenler, yatırımların şirkete fayda oranını da ne yazık ki azaltıyor”.

Tayfun Özçay’a göre bu noktada CIO’nun, değişen hatta değişmesi gereken rolü de gündeme geliyor. Çünkü CIO’nun görev tanımına bakıldığında, projelerin gerçekleştirilmesi, entegre edilmesi ve yürütülmesi öncelikli rol olarak lanse ediliyor. Özçay, “Oysa ki sistemin sadece bilgisayar sistemleri açısından değil, tümleşik olarak ele alınarak gerekli dönüşümün yapılması ve dönüşüm sürecinde inovasyonun devreye alınması noktasında bir yol alamamışız” diyor. Bu konu Çelebi Grubu ve Tayfun Özçay’ın da 2015 ajandasında… Özçay, “Bu yıl, projelerin iş birimine katkısını artırmak için bu dönüşüm ve inovasyon rolünü resmi olarak bize vermeseler de almak zorunluluğu ortaya çıktı” diyor.

“Bulut bize çeviklik getirecek”

2015 yılının ajandasından konu açılmışken, sıfırdan yapılması düşünülen bir proje olup olmadığını soruyoruz Özçay’a. Tayfun Özçay, ilk olarak Hindistan’daki yeni nesil bir projeden bahsediyor. Bu bölgede bir kargo yönetim sistemine ihtiyaç olduğunu, projenin de orada aktif bir şekilde devam ettiğini bildiriyor. Bunun yanında Almanya’da özellikle bulut üzerinden deneyimleyecekleri bir ERP projesinin de bu yıl devreye gireceğini belirten Özçay, “Çelebi’nin değişik coğrafyalarda büyüme hedefleri olduğu için bulut bize çeviklik getirecek. Bununla birlikte 3-5 yıl içinde bulutun maliyet-efektif hale de geleceğini düşünüyorum” diyor.

Geçen yıl BT personelinin şirketten ve lokasyondan bağımsız olarak hizmet vermesi için altyapıyı oluşturduklarını ve bu uygulamanın bu yıl da artarak devam edeceğini açıklayan Tayfun Özçay, bu şekilde merkezi yönetilen IT ekibinin ölçek ekonomisi yaratmasını sağlayacaklarını ifade ediyor. Özçay, süreci kapsayan projelerini ise şu şekilde açıklıyor: “Bazı uzmanların, Hindistan’da devreye alınıp, oradan bütün Avrupa’ya ve Türkiye’ye hizmet vermesini sağlıyor olacağız. Özellikle ERP çözümümüzle ilgili Hindistan’dan daha maliyet-efektif kaynak bulacağımızı düşünüyoruz. O bölgeden görevlendirip, bütün gruba oradan hizmet vermesini sağlayacağız. Bu da süregelen bir projemiz olacak”.celebi-holding-cio-kapak-ic

“Türkiye ‘hizmet tanımı’ olarak bakıldığında Avrupa’dan daha ileride”

Tayfun Özçay’ın “bulut bize çeviklik getirecek” yorumundan da anlıyoruz ki, veriye her yerden her zaman erişme ihtiyacı ve kurumsal mobilitenin her geçen gün gelişimi, bulutu şirketler için daha da vazgeçilmez kılmaya başladı. Bulut bilişime olan ilgi her geçen gün artarken, şirketlerde bulutun sunduğu avantajları daha fazla kullanmak istiyor. Biz de Tayfun Özçay’a bulutun şirketleri için “çeviklik” dışında ne gibi faydalar sağlayacağını soruyoruz.

Maliyet olmasa bile kalite standardının belli bir seviyede tutturulması için bulutu şart gördüklerini belirten Özçay, belli standartları yakalamak için şirketlerin içerisinde deyim yerindeyse “data center”cık oluşturmanın anlamlı olmadığını söylüyor.

Ülkemizde ihtiyaçları doğrultusunda hizmet veren şirketler olup olmadığını merak ettiğimiz  Özçay, Türkiye’de katma değerli servis veren firmalara ulaşmanın daha rahat olduğunu söylerken, Türkiye’nin hizmetin tanımı olarak bakıldığında daha iyi noktada olduğunu da ekliyor. Özçay, bütün bunlara rağmen hizmetin pratikteki kalitesi anlamında Avrupa’ya nazaran katedilmesi gereken yol olduğunu da hatırlatarak, şöyle konuşuyor: “Avrupa’daki konuştuğumuz veri merkezleri ve Hindistan’da doğrudan hizmet aldığımız veri merkezlerinin takip raporları, çok daha efektif bir şekilde bize ulaşıyor. Türkiye’de ise çok çeşitli firmalarla çalışıyoruz. Haftasonu ve geceleri de hizmet verdiğimiz için böyle dönemlerde katma değerli hizmetleri HP’ye out-source ediyoruz. Esasında Türkiye’de hibrit bir yapı çalıştırıyoruz. İki grup birden aynı sistemi yönetiyor ve sistem, bizim veri merkezimizde duruyor. Veri merkezimizi buluta taşımamıza rağmen, ERP sağlayıcısının veri merkezinden de hizmet olarak alıyor olabiliriz. Aynı zamanda, Almanya’daki bir veri merkezine, burada bulundurduğumuz disaster recovery uygulamalarımızı taşımayı hedefliyoruz. Daha sonraki aşamada Hindistan’ın disaster recovery’si de, bu Avrupa’daki veri merkezi olacak. Global bir firma olarak disaster recovery’imizin, sistemle birlikte aynı ülke içerisinde olmasından ziyade ortada bir noktada olmasını daha doğru buluyoruz.”

“İlerleyen aşamalarda BYOD’a yüzde 100 olarak geçiş yapmak istiyoruz”

Bulutun yanında kurumsal mobilite de son dönemde popülaritesini koruyan IT uygulamaları arasında. Özellikle BYOD uygulaması şirketlerin iş verimliliği açısından deyim yerindeyse en yeni teknoloji “trendlerinden!” Kurumsal mobilitede güvenliğe önem veren ve hatta güvenlik uygulamalarını artıran Çelebi Havacılık Holding, buna rağmen BYOD’a da sıcak bakıyor. Ancak Tayfun Özçay, bu konuyla ilgili bir noktayı da özellikle vurguluyor: “Şirketin çalışanlara sağladığı model, teknolojinin ötesinde bir konsept ve kullanıcılarda da oturmuş durumda.”

Mobil telefonlarla ilgili görüşmelerin, maliyet-efektif hale gelebilmesi için de destek sağladıklarını açıklayan Özçay, “İlerleyen aşamalarda öngörümüz; BYOD’a yüzde 100 olarak geçiş yapmak. İlerleyen dönemde şirketin, sadece veri trafiğini ödemesi, ses tarafını ise kullanıcıya bırakması şeklinde bir öngörümüz bulunuyor” diyor.

Global arenada rekabet eden bir şirket olarak, bir ülkeden diğer ülkeye yapılan konuşmaların kendi ağları üzerinden gerçekleştirilerek, lokal görüşmeler şeklinde ücretlendirilmesini hedeflediklerini de anlatan Özçay, “Özellikle Microsoft Lync’i bu anlamda stratejik gördük. Ama henüz istediğimiz noktada değiliz” şeklinde konuşuyor. Bu konuyla bağlantılı olarak da daha stabil bir ücretlendirme için 4G altyapısının Türkiye’de yaygın hale gelmesiyle birlikte, operatörlerin de altyapılarını buna göre düzenleyip  şirketlere sunacaklarını düşündüklerini belirten Özçay, böylelikle hazır bir ortama kavuşacaklarına işaret ediyor.

“Güvenlik uygulamalarını, mobil tarafı da kapsayacak şekilde yeniden ele alıyoruz”

Çelebi Havacılık Holding, birçok şirket gibi bu yıl güvenlik uygulamalarını yeniden ele alıyor. Tayfun Özçay bu konuda, özellikle antivürüs uygulamaları için ayırdıkları bütçeyi de değiştirerek, mobil tarafı da kapsayacak şekilde bir güvenlik konsepti geliştirdiklerini kaydediyor. Kurumsal mobilitede Çelebi Grubu’nun tercihi Android ve iOS. Android platformunu 1,5 yıldır deneyimleyen Çelebi Havacılık Holding, bu platform üzerinden değişik marka ve model deneyimlemesi yapıyor.  Blackberry’den sonra Android ve iOS’a geçişte grubun yaşadığı sorunlardan da bahseden Tayfun Özçay bu süreci şu şekilde anlatıyor: “Geçtiğimiz süreç içerisinde, BES’in sağladığı desteklerden yoksun kalmanın bizi ne kadar sekteye uğrattığını ciddi anlamda gördük. Fakat bu dönüşüm, sadece bir cep telefonu ya da işletim sistemi dönüşümünün de ötesinde bir etki bıraktı. Blackberry döneminde telefonların ses, e-mail desteği ya da web bağlantısının yapılması noktasında IT olarak bizden destek bekleniyordu. Nispeten kullanıcı memnuniyeti oturmuş durumdaydı. Fakat Android’le birlikte çok sınırsız bir yelpazeden kullanıcıların uygulama indirebilmesi ve bu uygulamalardan yararlanabilmesi gündeme geldi. Ancak bu uygulamalarla ilgili öngöremediğimiz sıkıntıların IT tarafında adreslenmesinin beklenmesi, bizim de bu konuda zaman zaman sıkıntılar yaşamamıza neden oldu. Dolayısıyla yeni bir işletim sisteminin bize getirdiği sıkıntılı yönlerden biri de buydu. Şimdi Blackberry’de oturttuğumuz telefon defteri, bizim Android üzerinde çözmemiz gereken bir sorun haline geldi ve biz bunun için yeni bir mobil uygulamaya ihtiyaç duyduk”.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu