Ziraat Katılım CIO’su Mehmet Said Gül: “Açık kaynak dönüşümünde sektöre öncülük etmek istiyoruz”

Ziraat Katılım, açık kaynaklı çözümleri tüm süreçlerine entegre ediyor.

Türkiye’nin kamu aracılığıyla kurulan ilk katılım bankası Ziraat Katılım’ın kuruluşundan bu yana görev yapan CIO Mehmet Said Gül, imza attıkları teknolojik dönüşümü ve Bankanın yakın geleceğe dair planlarını aktardı.

Ziraat Katılım’ın kuruluşu ve sizin üstlendiğiniz roller hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?

Ziraat Katılım, kamu aracılığıyla kurulan ilk katılım bankası unvanına sahip. 2014 yılının Kasım ayında başlayan yoğun çalışmalar sonucu 2015 Mayıs ayında faaliyetlerine başladı. Katılım bankacılığı sektöründe yepyeni bir nefes olarak ortaya çıktı. Müşterilerle olan iletişimi, etkileşimi ve özellikle katılım bankacılığının finans sektöründeki payını artırmasının haricinde teknoloji alanında da öncü adımları oldu.

Ziraat Katılım ailesine 2014 yılında BT’den sorumlu olarak kuruluş aşamasında dahil oldum. O dönem, önceliğimiz bankamızın bir an önce faaliyete geçmesiydi. 2015’teki resmi başlangıcın ardından açık kaynak tarafında bir değişiklik ve bir dönüşüm yapabilir miyiz sorusunu kendimize sormaya başladık. Geçmişten de gelen, aslında zihnimizde var olan konuları ekibimizle birlikte yeniden masaya yatırdık.

Kuruluş çalışmalarında nasıl bir yapı kurdunuz?

Geçmişte çalıştığım farklı bankalarda edindiğim ana bankacılık paketinin dönüşümü, iki bankanın birleşmesi gibi konuların yönetimi ve hayata geçirilmesi, mevcut yeni teknolojilerle yeni bir altyapı oluşturarak, bunu doğru zamanda dönüşümde kullanma gibi tecrübelerimi Ziraat Katılım’ın kuruluşunda da kullanmaya çalıştım.

Yeni bir banka kuruyorsanız, A’dan Z’ye tüm aşamalar sıfırdan kurgulanmak ve düşünülmek zorunda. Ziraat Katılım’ın kuruluş çalışmaları sırasında o dönemde sektörde başka bir katılım bankamız için geliştirmesi devam edip, henüz kullanılmayan bir paketin kullanımına yönelik anlaşmanın yapılmasını takiben Ziraat Katılım ailesine dahil oldum. Dolayısıyla, aslında henüz bir banka tarafından kullanılmayan bir katılım bankacılığı paketini biz ilk olarak hayata geçirmiş olduk. O dönem ekip olarak çok yoğun bir tempoyla çalıştık. Çünkü her şeyin sıfırdan kurgulanması gerekiyor. Paketin hazır hale getirilmesi, Ziraat Katılım’ın iş süreçleriyle uyumlandırma, süreçlerin oluşturulması, altyapının kurulması gibi pek çok süreci yönetmelisiniz. Başta kurduğumuz çekirdek ekibin her bir üyesi tüm süreçlerin oluşturulmasında destek oldu.

Katılım bankalarının teknolojik altyapılarına yönelik sektörde önceden bir hazırlık var mıydı? Geleneksel bankacılık altyapısından ayrılmak ve daha modern teknolojilere geçiş ihtiyacı hissediliyor muydu?

O yıllarda katılım bankacılığı için paket olarak fazla alternatifin olduğunu söylemek çok da mümkün değil. Hangi paketi seçerseniz seçin tam anlamıyla dört dörtlük bir paketin varlığından söz etmek genel olarak mümkün değil. Ticari olarak değerlendirilen paketlerin her biri teknoloji yenileme ve dönüştürme noktasında az veya çok ihtiyaçlar barındırıyor. Bunun yanında yüksek ölçeklenebilirlik ayrı bir bakış açısı gerektiriyor. Kasım 2014’te çalışmalara başladık ve Mayıs 2015’te faaliyete geçtik.

Bir bankanın kuruluşunda ilk defa bulunduğumuz için BDDK tarafından yürütülen süreçlerle de ilk kez karşılaşmış olduk. Faaliyetteki bir bankaya yakın, regülasyonlara uyum sağlayacak bir altyapı ve çerçeve bekleniyordu. Intertech bizim yazılım geliştirme faaliyetlerini yürütürken testler sonucu ortaya çıkan bulgulara çözüm üretiliyordu, Ziraat Teknoloji’nin ve Intertech’in kullandığı çözümleri birleştirerek ilerledik. 2016’da ilk yılımızı doldurduğumuzda belli bir sistem oluşturmuştuk ve o tarihten itibaren kullandığımız sistemler ile uygulamalar anlamında bir mantalite dönüşümünü hayata geçirme kararı aldık.

Dönüşümde sizi açık kaynak dünyasına çeken neydi? Dönüşümün nedenleri ve arkasındaki motivasyonunuz için neler söylersiniz?

Uzun yıllar finans sektöründe çalıştım. Bu sektör karmaşık ve yüksek düzeyde IT altyapısı gerektiren bir alan. Piyasada bazı büyük oyuncular var ve bu oyuncuların sunduğu ürünler yaygın bir şekilde kullanılıyor. Ancak dünya çapında bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor. Bunun iki temel nedeni var.

Birincisi, sistemler daha karmaşık hale geldi ve geleneksel yazılımlar artık bu karmaşıklığın üstesinden gelememeye başladı. Bu nedenle tek bir şirketin veya ürünün çözüm sunma yeteneği zorlaşıyor ve maliyetler artıyor.

İkinci olarak, dünya genelindeki siyasi ve politik değişiklikler, kullanıcıların ellerindeki ürünleri kullanma veya erişme yeteneklerini tehdit ediyor. Bu, ürünleri elinizde tutsanız bile kullanımınızın engellenebileceği ya da kısıtlanabileceği bir ortam oluşturuyor. Bu durum güvenlik kaygılarını da artırıyor. Bu iki ana etken finans sektöründe değişim ve dönüşüm gerekliliğini ortaya çıkardı. Geleneksel ürünlerin yerine daha esnek, açık kaynaklı ve özelleştirilebilir çözümlere yönelmek gerekti. Üçüncü bir eksen olarak açık kaynak projeleri doğası gereği teknoloji bilgi birikimi ve daha fazla alternatifle özelleştirme anlamında zenginlik ve esneklik sunabiliyor.

Ancak köklü ve yaygın kullanılan ürünleri değiştirmek ve dönüştürmek kolay değildir. Kullanıcı alışkanlıkları, teknoloji entegrasyonları ve iş ihtiyaçları gibi pek çok durumla başa çıkılması gerekiyor. İyi bir ekibin yanında yönetim desteği de olmalı. Biz, BT iş ailemizde dönüşümün başlatılması için bir strateji belirledik. İlk olarak mevcut BT envanterini inceledik ve hangi sistemlerin dönüşüme uygun olduğunu belirledik. Ardından açık kaynak stratejisi ve dönüşüm projelerinin analizi için temel hazırlıkları 2016’da tamamladık ve 2017’de ilk dönüşüm projemize başladık.

Üst yönetimi ikna için nasıl bir yol izlediniz?

Önce mevcut işin işleyişine pek karışmayan teknik alanlardan başladık. Şirket içi uygulama izleme ve performans analiz uygulamaları gibi konularda yol aldık. Bu uygulamaların tamamen teknik alandaki gereksinimlerini karşılamaya odaklandık. Yeni uygulama üzerinde çalışmaya başladığımızda mevcut olan uygulama da kullanılmaya devam ediyordu. Böylece her iki yaklaşımın nasıl performans gösterdiğini karşılaştırma fırsatımız oldu. İş süreçlerimizi nasıl etkilediğini ve verimliliği nasıl artırabileceğimizi anlamamıza yardımcı oldu.

İkinci olarak, mevcut uygulamanın lisansını yenileme dönemi geldiğinde Zabbix’i kullanmaya başladık. Bu hem lisans maliyetlerimizi azaltmamıza hem de iş süreçlerimizi daha verimli hale getirmemize katkı sağladı.

Zabbix’i tercih sebebiniz neydi? Ne tür faydalar elde ettiniz?

Zabbix ile önceden kullandığımız ürüne oranla üç kat fazla cihazı izleyebilir hale geldik. Bu, ölçeklenebilirlik açısından bize büyük bir fırsat sundu ve aynı zamanda performansı artırdı. Önceki tecrübelerimde, özellikle şube tarafındaki istemcileri izlemek performans sorunlarına yol açmıştı. Ancak şu anda tüm şube istemcilerini, sunucuları ve hatta ağ cihazları, jeneratörler ve UPS’ler gibi çok sayıda cihazı Zabbix üzerinden izleyebiliyoruz.

Kendi geliştirme ekibinizi ne zaman kurdunuz?

İş ihtiyaçlarımız için önemli olan bu konuda 2017 yılında önemli bir karar almıştık. Bankacılık paketinin kaynak kodlarını satın almak ve kendi uygulama geliştirme ekibimizi oluşturmak istedik. Intertech ile sözleşmemizde bu vardı ve hakkımızı kullanmış olduk.2017 sonunda ekibin ilk üyeleri çalışmaya başladı. Kod devir alma süreçleri belli bir noktaya geldiğinde 2018 3. çeyrekte açık kaynak dönüşümde önemli bir başlangıç noktasına gelmiştik.

Başladığımız nokta aslında işin içindeki teknik detaylardan oluşuyordu. İlk etapta işletim sistemi bağımsızlığı ve tarayıcı bağımsızlığı gibi teknik gereksinimleri belirlemiştik. Bunlar kullandığımız uygulamaların açık kaynak uyumunun anahtarlarıydı. Sistem yönetimi, ağ yönetimi, uygulama yönetimi, bilgi güvenliği, çevresel sistemler, teknik destek süreçleri gibi çok sayıda alanda dönüşümün olmazsa olmazı teknik gereksinimleri de belirledik. Devam eden süreçte Ar-Ge çalışmalarına başladık ve birçok alanda proje gerçekleştirdik. 2019 yılı başında bir pilot kullanıcı grubu oluşturduk, ofis uygulamalarımızın değişimini kullanıcılara açıkladık ve geri bildirim toplamaya başladık. Ayrıca, kullanıcılarımızı dönüşümün elçileri haline getirmek için de çalıştık. Yine aynı dönemlerde kurumsal portalımızı da açık kaynak tabanlı Drupal ile değiştirdik ve kullanıcıların deneyimlerini paylaşabilecekleri bir platform oluşturduk. Kullanıcılarımızı sürecin bir parçası haline getirerek onların desteğini kazanmamız oldukça etkili bir yaklaşım oldu.

Pilot şube geçişinde neler yaptınız ve neleri değiştirdiniz?

2019 sonlarında Sultanbeyli şubemizle ilk pilot şube geçişini yaptık. İstemci işletim sistemi ve doğal olarak istemci üzerindeki ofis uygulaması değişti. Ağ yönetimi, güvenlik uygulamaları da ilk pilotta yerini aldı. Bankacılık uygulamaları açık kaynak uyumlu hale getirilmişti. Ofis uygulaması olarak Libre Office’e geçiş yaptık. Mesajlaşma uygulamasında Rocket.Chat kullanmaya başladık. Sıramatikler, kamera izleme uygulamalarını dönüşürdük. Özetle, şubede aklınıza gelen ne varsa tüm uygulamalar açık kaynaklı oldu.

2019 sonunda da kurumsal sitemizi açık kaynağa dönüştürdük. Aynı dönem NextCloud dosya transfer uygulamasını devreye aldık. 2020’ye geldiğimizde ise sanallaştırma tarafında Proxmox’u kullanmaya başladık. Kritik noktalarda halen VMware’den faydalanmaya devam ediyoruz.

Sizce açık kaynaklı çözümlerin eksik kaldığı alanlar var mı?

Elbette açık kaynak dünyasının da eksik kaldığı alanlar bulunuyor. Buna şu bakış açısıyla yaklaşmak mümkün. Açık kaynak dünyası, bazı ticari yazılımların sağladığı görsel zenginlik ya da hızlı başlangıç kolaylığını sunmayabilir. Bazı açık kaynak projeleri, özellikle işletim sistemi ve temel altyapı projeleri daha çok mühendislik odaklıdır ve görsel kullanıcı arayüzleri konusunda ticari alternatiflerle rekabetleri zor olabilir.

Ayrıca, bazı özel iş gereksinimlerini karşılamak için özelleştirilmiş yazılım veya uygulamalar gerektiren büyük işletmeler için açık kaynak projelerinin çeşitli eksiklikleri olabilir. Özel iş süreçleri ya da entegrasyon gereksinimleri, genel amaçlı bir açık kaynak yazılımının dışında olabilir ve bu durumda özel bir çözüm gerekebilir.

Lisanslama açısından da farklılık gösteren açık kaynak projeleri bulunuyor. Bazıları tamamen özgür ve açıkken, bazıları belirli bir kullanımın ötesine geçildiğinde ücret talep edebiliyor. Bu, işletmelerin hangi açık kaynak projelerini kullanabileceğini ve hangilerinin ticari projeler için uygun olup olmadığını değerlendirirken dikkate alınması gereken bir faktör.

Sonuç olarak, açık kaynak geçmişe oranla büyük ölçüde gelişti. Pek çok alanda ticari alternatiflerle rekabet edebilecek kalitede yazılımlar bulunabiliyor. Ancak her işletmenin ihtiyacı farklı olduğundan bazı durumlarda eksiklikler olabiliyor ve özelleştirmeler gerekebiliyor. Bu nedenle, işletmeler açık kaynak projelerini değerlendirirken dikkatli bir şekilde ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmalı.

Açık kaynaklı uygulamalara geçmek lisans maliyetlerini nasıl etkiliyor?

Açık kaynaklı ürünlerin kullanımında çok ciddi fırsatlar var. Lisans maliyetlerindeki ciddi kazanımlar da bunlardan biri. Diğer yandan bu ürünler kullanıldıkça, kullanan sayısı arttıkça ciddi bir ekosistem oluşuyor. Bu çok kritik bir konu aslında. Bizler neden finans sektöründe veya diğer IT çözümlerinde ürün bazlı gidiyoruz? Çünkü, ilk baktığımız konulardan biri ürünü kullanan referans olup olmadığı. Yeterli teknik desteği var mı? Desteği yoksa başka coğrafyalarda çok kullanılıyor olsa bile burada kullanmak, tercih etmek bir seçenek olmayabilir.

Açık kaynakla ilgili kullanıcı ekosistemi oluşmaya başladığında, onu destekleyen şirketler oluşmaya başladığında çok daha rahat kullanılmaya başlanacak. Bu noktada ilk hızın verilmesi gerek. Biz, finans sektöründe bu ilk hızı verme görevini üstlendik bir anlamda. Belki başka alanlarda kullanımı vardı ama bankacılık gibi farklı farklı sistemlerin olduğu, regülasyonlarla sıkılaştırılan, kritiklik seviyesi yüksek konularda bir kullanım senaryosunu hayata geçirmek ve uygulamak önemli bir referans. Biz yola çıkarken bu kararı aldık. Biz bunu sadece Ziraat Katılım için yapmıyoruz, ekip olarak sektörde dönüşüme öncülük etmek istiyoruz.

Açık kaynak dönüşümünüz hangi alanları kapsıyor?

2019’da ilk şubedeki dönüşümü hayata geçirdikten sonra 2020 sonunda tüm şubelerimizde geçişi tamamladık. 2021’den itibaren açtığımız her yeni şube doğuştan açık kaynak uyumlu bir şekilde açılıyor. Elbette zamanla üzerine koyarak yola devam ettik. 2020 başlarında sunucu sanallaştırma tarafında kritik olmayan sistemlerde dönüşümü gerçekleştirdik. Video konferans tarafında hali hazırda ortamımızda var ama alternatif olarak açık kaynak video konferans sistemini de devreye aldık. Kurum dışıyla bir görüşme için link paylaştığımda bunu her iki sistemden de yapabilirim, yani yalnızca kurum içi kullanım için devreye almadık.

Açık kaynak dönüşümünü her aşamada kullanmaya çalışıyoruz. Kamera sistemleri, video konferans, faks uygulaması dahil. Güvenlik tarafında da ciddi açık kaynak envanteri kullanıyoruz. Lisanslı ürünlerde, 3. parti uygulamalarda sunucu Linux desteği yanında istemci Linux desteği aramaya başladık. Bu uygulamaların veritabanlarında açık kaynak desteğini sorguluyoruz. 2021 ortalarına doğru terminal sunucu tarafında açık kaynaklı bir terminal sunucusunu devreye aldık. Bu bizim için kritik bir adımdı. Açık kaynak işletim sistemi kullanan çalışanlarımızı terminal sunucu üzerinden de açık kaynaklı sistemlere eriştirdik.

Daha önce Ar-Ge çalışmalarına başladığımız SIEM platformu vardı. Açık kaynak sistemler üzerine yaptığımız geliştirmelerle kendi ürün platformumuzu oluşturduk. Bunu yine ilk uygulamamızda olduğu gibi önceki uygulamayla birlikte kullandık, belirli bir dönem sonunda eski uygulamamızda yenileme yapmadık. Şu an bununla ilgili bir ürünleştirme süreci de yürütüyoruz. Ekosistem ne kadar büyür ve genişlerse açık kaynaklı uygulamaların gelişimi de yaygınlaşacak.

Yıllar içinde Türkiye’de ciddi bir bilgi birikimi oluştu. Sadece bizde gelişen bir bilgi birikimi değil, ama bizim gösterdiğimiz çaba, birlikte çalıştığımız kurumların da bu bilgi birikiminden faydalanmasını sağladı. Bugüne kadar 15’ten fazla firmayla çalıştık.

Veri tabanı dönüşümüyle ilgili çalışmalarınız da var mı?

Veri tabanı tarafında PostgreSQL hedefimiz var. Bazı uygulamalarda kullanıma başladık. Adım adım bütün yapıyı PostgreSQL’e dönüştürmeyi amaçlıyoruz.

Yeni Cumhurbaşkanlığı genelgesinin ülkemizdeki ekosistemi nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz? Bu genelge ile geniş kapsamlı bir açık kaynak dönüşümü başlar mı?

Yayınlanan genelge çok önemli bir adım. Ama tabii sadece genelge yayınlanmasıyla süreç bitmiyor. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’nin durumu ciddi manada takip edeceği anlaşılıyor, bu çok değerli. TÜBİTAK tarafından çıkarılan bir envanter var. Ciddi bir kategorizasyon yapılmış. Her kategorinin altında uygulama sınıfları, sistemlerle alakalı bir envanter bulmak mümkün. Bu envanter üzerinden hangi uygulamayı, hangi sistemi nasıl dönüştüreceğini belirleyecek kurumlarımız. Dönüşüm sağlanamayacaklar için sebepler ve gerekçeler ortaya konulacak. Bizim yaptığımız dönüşüm bir çok alanda dönüşüm yapılabileceğinin göstergesi aslında. Bu birikimimizi tüm taraflarla paylaşmaya açığız. Tabii bu dönüşüm süreçlerinin çok kolay olmasını beklemek doğru olmaz, mutlaka sıkıntılar ve zorluklar olacak. Bu noktada her yeri dönüştürmeden dönüşüm olmaz diye düşünmemek gerek, hibrit kullanımın da mümkün olduğunu bilmekte fayda var.

“Dönüşümün iyi yönetilmesi gerek”

Biz, süreçte çok yol kat ettik. Şimdi Havelsan ile TÜBİTAK ile çalışıyoruz. Örneğin Havelsan’ın geliştirdiği Liman isimli güzel bir uygulama var. Bu uygulamayla Windows’taki Active Directory politikalarını istemciler üzerinde çok daha kolay ve otomatik olarak takip edebildiğimiz bir mekanizma hayata geçmiş oldu. Diğer yandan bu dönüşümü iyi yönetmek gerekiyor. Örneğin Libre Office kullanımında bazı dokümanları yeniden oluşturma ihtiyacı doğabiliyor. A kurumundan size bir doküman geldi diyelim, dokümanın Libre formatında olması farklı, Office formatında olması farklı. Dokümanlar arasında format uyumsuzlukları olabiliyor. Kurumlarda açık kaynak kullanımı yaygınlaştıkça uyumsuzluk durumları da azalacaktır.

 Her iki seçeneğin de sabit durmadığını ve sürekli geliştiğini hesaba katmak gerekiyor. Bundan 10 yıl önceki Excel ya da Powerpoint nasıl aynı değilse Libre de aynı değil, gelişiyor ve ilerliyor.

“Açık kaynak kullanımı ilkokuldan başlamalı”

Kullanım açısından alışkanlıklar büyük önem taşıyor. Hangisine alışırsanız yola onunla devam edersiniz. Benim şöyle bir tezim var: Biz, açık kaynak işletim sistemini ve ofis uygulamalarını ilkokuldan itibaren makinelere kurmalıyız. İlkokulda, ortaokulda, lisede bu sistemleri öğretmeliyiz. Açık kaynaklı uygulamalar ve işletim sistemlerini kullanmayı öğrendikçe arkasındaki teknolojilerle ilgili bilgi birikimi de gelişiyor. Dışarıda lisanslı kullanılan bir ürünle bu tarz bir potansiyelin ortaya çıkması mümkün değil. Çünkü açık kaynak dünyası size var olan bir şeylerin üzerine ihtiyaçlara uygun çözümler inşa ederek ilerleme imkanı sunuyor. En azından oradaki kodu görüyor, oluşmuş bilgi birikimini inceleyebiliyorsunuz. Özetle, orta ve uzun vadede çok ciddi manada Türkiye’de yeni ürün geliştirme potansiyelini destekliyor ve bu ürünlerin yurt dışına satışı adına gelecek vadediyor.

Günümüzde çoğu e-ticaret platformunu incelediğimizde aynı sistemlerin kullanıldığını görüyoruz. Sepet mantığı aynı, ödeme ekranındaki deneyim aynı. Sizce açık kaynak tarafı kendi geliştirmeleriyle oyun alanını değiştirip rekabette öne çıkabilir mi?

Kesinlikle bu fırsatları içeriyor. Ekosistem biraz daha büyürse kartopu etkisiyle daha da hızlanacak. Şu an çekirdek diyebiliriz. Biz önce Debian ile başladık işletim sisteminde, ardından Pardus’a geçtik. Şu an Ubuntu desteğimiz de var. Altyapımızda bu üç işletim sistemini de destekleyebiliyoruz. Yani istersek bir kullanıcımıza Ubuntu da verebiliriz Pardus da. İhtiyaca göre farklılaştırabiliriz. Farklı arayüzler kullanabilme seçeneğine sahipsiniz, açık kaynak işletim sistemleri kullanmak çok zengin bir çeşitlilik sunuyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu