Koronavirüs pandemisi bizleri sosyal mesafede kalmaya zorlarken oluşan boşlukları robotlar doldurabilir mi? Bir grup bilim insanı son derece bulaşıcı olan salgına karşı robotları pis ve tehlikeli işlerin üstesinden gelmeleri için göreve çağırıyor.
Sosyal mesafe şu ana kadar COVID-19’un yayılmasını engelleyen en etkili çözüm olarak kendini kabul ettirdi. Ancak bu mesafeli durma işi günlük hayatımız başta olmak üzere iş yaşamlarımızı da olumsuz etkiliyor. Kaldı ki sosyal mesafeden hayatımızı emanet ettiğimiz sağlık çalışanları için bahsetmemiz söz konusu bile olamaz. Onlar hayatlarımızı kurtarmak için bizzat ateşin içinde yürüyorlar.
İşte Science Robotics dergisine göre robotlar kritik görevlerde insanların yerini alabilecek yetiye sahipler. Onlara göre özellikle hastalardan numune toplama ve test yapmak robotlara rahatlıkla bırakılabilir.
Dergi yazarlarına göre robotlar klinik bakım, lojistik ve temas keşfi denilen enfekte olmuş insanların tespiti ve onların gereken karantina şartlarına alınması sürecinde oldukça işimize yarayabilir. Tıp penceresinin dışından bakacak olursak da robotlar, nükleer santral gibi atıkların yoğun olduğu bölgelerin temizlenmesinden şehir altyapılarına kadar çok çeşitli alanlarda ve ekonomiyi ayakta tutmak için değerlendirilebilir.
Sağlık bakımına geldiğimizde ise hastalığın önlenmesi, teşhis ve görüntüleme ile hasta bakımı ve her türlü araştırmada robotların yardımını alabiliriz. Halihazırda robotların halka açık alanlarda ultraviyole ışık kullanarak dezenfekte sürecini yürüttüğünü ve mikropları yok ettiğini ya da tarlalarda droneların da yardımıyla tarımsal ilaçlama yaparak insanların zararlı maddelerle çok daha az temasta olmalarını sağladıklarını görüyoruz. Robotlar aynı zamanda afet durumlarında insanlara gereksinim duymadan gıda ve ilaç taşımacılığında da kullanıldığını biliyoruz. Ancak araştırmacılar robotların hastalık takibinde de oldukça başarılı şekilde işlerini yaptıklarını vurguluyorlar. Görüntü tanıma algoritmalarıyla kullanılan termal kameralar havaalanı gibi yoğun hareketliliğin olduğu bölgelerde potansiyel hasta tespitlerinde hayati görev üstleniyor. Bu sistemi robot veya dronelara dahil ederek görüntüleme programlarını muazzam şekilde geliştirme şansına sahip olabiliriz.
Hedefleri biraz daha yükseltirsek COVID-19 testinde kullanılmak üzere burun sıvısı almak için tasarlanmış robotlardan bahsedebiliriz. Bu robotların en büyük avantajı sağlık çalışanlarını virüsten uzak tutmak olacaktır. Aynı şekilde robotlar kan alma işlemlerinde de kullanılıp büyük katkı sağlayabilir. Araştırmacılar zaten ultrason kullanarak robotların kan almak için en uygun bölgeyi tespit etmesini sağlıyor. Dolayısıyla bir sonraki adım aslında çok uzak değil.
Tabii burada asıl mesele hasta veya hasta yakınını ikna etmek. Şu aşamada ölümcül bir virüsle mücadele ederken insanların burnundan sıvı almaya gelecek olan bir robot çok da arzulanan bir tablo değil. Ancak gerçekleşmesi en kolay hedef robotların toplanan numuneleri laboratuvar teknisyenlerine “güvenle” taşıması. Bazı laboratuvarlarda benzer otomasyon sistemler olduğu için sistemin yükseltilmesi gerçekleştirilebilir bir senaryo olarak gözüküyor.
“Robotlar başta büyük hassasiyet gerektiren cerrahi operasyonlar olmak üzere çeşitli alanlarda kullanılıyor”
Tabii ki her aşamada otomasyonu kullanmak zorunda değiliz. Otonom sistemler sağlık çalışanlarının iş yükünü hafifletirken uzaktan sistemler de sosyal mesafe konusunda yardımcı olabilir. Uzaktan kumanda edilen robotlar başta büyük hassasiyet gerektiren cerrahi operasyonlar olmak üzere çeşitli alanlarda kullanılıyor. Bu sistemi biraz daha geliştirip virüsle baş etme yöntemlerinden biri haline getirmemiz içten bile değil. Bu tarz uzaktan kumanda edilen robot çözümleri uzmanların evinden bile çıkmadan gerekli müdahaleleri gerçekleştirmesini sağlayacaktır. Özellikle virüs gibi temas ortamının hayati derecede rol oynadığı durumlarda uzaktan kumanda edilen robotlar insanların tıbbi yetenekleriyle birleşince gerçek anlamda hayat kurtarıcı bir rol üstlenecek.
Carnegie Mellon Üniversitesi’nde medical robotik alanında çalışan ve Scince Robotics Dergisi’nin kurucusu Guang-Zhong Yang ile geçtiğimiz günlerde gerçekleşen bir telekonferansta edindiğimiz bilgiler hem doktorların hem de hastaların bu robotların güvenle ve etkili şekilde kullanılmasını beklediğini ortaya koydu. Aynı görüşmede altı çizilen bir diğer önemli konu da mahremiyet ve hasta hakları konusunda otonom sistemlerin insanlara güven verecek protokollerle donatılması gerektiğiydi. Yakın gelecekte bu sorun gündeme daha büyük baş ağrıları açarak gelebilir.
“Bir sonraki sefere robotlar yanımızda olursa tarihin akışını değiştirebiliriz”
Bunların yanı sıra Yang, gelişimin hızlanması için parçaların doğru zamanda doğru yere konmaları gerektiğini söylüyor. Ona göre ancak o zaman çözümler işe yarayabilir. 2015 Ebola salgınında başta Beyaz Saray ve Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Bilim Vakfı olmak üzere birçok kurum, robotların salgınlar üzerinde nasıl yardımcı olabileceğini tanımlamaya çalıştı. Ancak Ebola etkisini yitirince dikkatler de başka taraflara kaydı. Sonuçta bir sonraki salgında çok az yol kat etmiş olduk. Vaktimiz varken potansiyel çözümler üzerinde daha çok durabilirdik. Çünkü şu an COVID-19 tehdidine karşı robotların rolü konusunda hâlâ oturmuş bir planımız mevcut değil.
Çıkarmamız gereken sonuç şu: Bu alanda devamlılığı olan araştırmalara yatırım yapmamız şart. Daha fazla ödeneği bu çalışmalara aktarıp, disiplinler arası bakış, devletler arası dayanışma ve ortak hareket ile genel anlamda endüstrinin hazırlıklı olduğu bir ortamı yaratmak mecburiyetindeyiz. “Bu olaylar başımıza nadiren geldiği için yeterince dikkatli davranmıyoruz. Odağımız hemen başka alanlara kayıyor” diyor Yang. “Ancak hiç şüphe yok ki, bu sefer robot ve salgın konusuna noktayı koymamız gerekiyor. Sürdürülebilir bir yaklaşım olmadan tarihin kendini tekrar ettiğine şahitlik edeceğiz. Bir sonraki sefere robotlar yanımızda olursa tarihin akışını değiştirebiliriz.”